9.9.07

İkinci Şans

Her yeni doğan gün aslında insanlara yeni bir yaşam kurmak ve değişmek için ikinci bir fırsat veriyor. Bir dergi bu konuları işlediğim İkinci Şans başlıklı seminerimle ilgili söyleşi yaptı. Ondan bazı bölümleri paylaşmak istiyorum.

Seminerinizin ismi “İkinci Şans”. Niçin seminerinize böyle bir isim seçtiniz?

İkinci şans her şeye yeniden başlama fırsatıdır. Birçok insan yaşamında ikinci bir şans ister. Sıklıkla ikinci şans, bir başarısızlığın ardından istenir. Bir sınavda başarısız olursak ikinci şans isteriz. Eşimizle sorunlar çözülmez hale geldiğinde, keşke evlenmeseydim ya da başkasıyla evlenseydim deriz. İşimizi yönetirken başarısız olursak, keşke öyle yapmasaydım da, şu şekilde yapsaydım deriz. Bazen çok öfkelenir, kırarız birisine. Başa dönmek için ikinci bir şans isteriz. Her seferinde alternatif hareketi yapabilmek için ikinci bir şansı isteriz.

İkinci şansın içinde bulunduğumuz dönemle bir ilişkisi var mı?

İçinde bulunduğumuz 2000’ler, tam bir değişim dönemi. Daha önceki yaşama alışkanlıklarımız, iş yapma yöntemlerimiz işe yaramıyor. Hatta bugün yaşanılan sorunların birçoğu, eski yaşama alışkanlıklarımızı bugüne ve geleceğe taşımamızdan kaynaklanıyor. Hala eski usullerle çocuk yetiştiriyor, çalışıyor, müşterilerimize hizmet veriyoruz. Geçmişin alışkanlıklarında ısrar edenler mutsuzlar, başarısızlar, zarar ediyorlar... İşte bunların hepsini değiştirmek için ikinci bir şansa ihtiyacımız var.

Her zaman ikinci bir şans verilmiyor ama?

Son şansınızı kullandığınız zaman ikinci bir şans verilmez. Son şansa gelinceye kadar uzun bir süreç vardır. İnsanoğlu aslında bir bilgisayar oyununda olmayı çok ister. Bilgisayar oyunları, oyuncuya birkaç hak verir. Ekranda iki-üç tane adam resmi olur; hata yaptıkça adamlar biri eksilir; ama oyuna devam edersiniz. İşte son adama geldiğinizde artık devam edeceğiniz bir şey kalmaz; orada oyun biter. Bizim ihtiyaç duyduğumuz şey son şansa gelmeden ikinci şanslarımızı kullanabilmek. İşte benim seminerimin de amacı bu.

Başarılı olan insanların ya da kurumların da ikinci bir şansa ihtiyacı var mıdır?

Başarı, oldukça bakış açısına bağlı değişen bir kavram. İş yaşamında genel müdür yardımcılığına kadar yükselmiş, yüksek gelirli, makam sahibi bazı insanlar bile, yeniden başlasaydık başka türlü yapardık diyorlar. Yaşam her zaman değişik alternatifler sunar, diğer alternatifi seçmiş olsaydık belki bugün olduğundan daha mutlu ve başarılı olacaktık.

Peki ikinci şanslarımızı kullanabiliyor muyuz?

Harika bir soru. Birçok örnekte ikinci bir şans verilmesine rağmen ikinci şansımızı da kullanamıyoruz. İkinci şansı kullanmak demek, ikinci seferinde yeni bir şey yapmak demektir. Çoğu zaman ikinci bir şans verildiğinde, aynı şeyi yapıyoruz. Aynı insanlar, aynı metotla farklı sonuç alamazlar. Farklı sonuçlar almak için yeni ve farklı şeyler yapmayı denememiz gerekiyor.

Sizce insanlara ikinci bir şans veriliyor mu?

Bir başkasına ikinci bir şans tanımak konusunda çok bonkör değiliz. İnsanlar kendi hatalarının telafisi için ikinci bir şans istiyorlar ama başkalarına ikinci bir şans vermek istemiyorlar. Bu çelişkiyi de çözmemiz gerekiyor. İş dünyası açısından bakıldığında, iş dünyasında sonuçlar belirli bir sürece yayıldığından hemen her zaman ikinci şans oluyor; bununla birlikte piyasanın verdiği her şansı ikinci şans sanmak saflıktır. Piyasa kişi ve kurumlara çok kısa sürede son şansını kullandırır ve işlerini bitirir.

Peki, herkes için ikinci şans sayılabilecek bir şey var mı?

“Yarın”, ikinci şanstır. Elbette yen bir şey yapacaksınız. Zararın neresinden dönülürse kardır diye bir söz vardır. Yarın ya da bir sonraki an, değişmek ve istediğimiz sonuçları almak için ikinci fırsattır. Yarın, işimizi yapış şeklimizi, eşimize, ailemize, arkadaşlarımıza, müşterilerimize davranış şeklimizi, yaşamımızı kurgulamak ve değişmek için ikinci bir şanstır. Bu şansını kullanamayan kişi ve kuruluşların, son şanslarını kullanamadıklarında isimleri telefon rehberlerinden silinecektir.

3.9.07

Arkadaşlarınızı Seçiyor musunuz?

Arkadaş edinme birçok örnekte tesadüfen oluyor. Üniversiteye ya da liseye ilk gittiğimizde yan yana oturduğumuz, ilk tanıştığımız kişi arkadaşımız oluyor. Ya da okula giderken yolda birlikte yürüdüğümüz kişi arkadaşımız oluyor. Askerde koğuşta ranzada yatan kişi arkadaşımız oluyor. Bu ve benzeri durumları birçok kişi yaşıyor. Özetle arkadaşlarımızı seçmiyoruz; arkadaşlarımız yanımıza yakınımıza düşen kişilerin arasından oluyor.

Yakın arkadaşlarımız bunalımlı tiplerse bizi de bunalıma sürüklüyorlar. Eğer kitap okumayı seviyorlarsa biz de kitap okumayı seviyoruz. Sinemayla ilgileniyorlarsa biz de sinemayla ilgileniyoruz. Sürekli futbol konuşuyorlarsa biz de futbol konuşuyoruz. Hani insan ne yerse odur derler ya, arkadaşımız kimse biz de biraz ona benziyoruz. Bir de kara delikler var. Onlardan uzak durmak gerekiyor. Sürekli eleştiriyor ve bütün enerjimizi emerek bitiriyorlar.

Tesadüfen edindiğimiz arkadaşlardan iyi anlaştıklarımızla uzun zaman geçiriyoruz. Onlara bağlanıyoruz. Arkadaşlık ilişkisinin başlangıcında bir gün bu arkadaşlığın biteceğini ya da araya giren olaylar nedeniyle, yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmeyen bu insanı bir gün gelip çok seyrek göreceğimizi düşünmüyoruz. Ama bir gün geliyor. Arkadaşımız evleniyor; iş için ya da okumak için başka bir şehre gidiyor ya da okul bitiyor memleketine dönüyor ve bizim sürekli dertleştiğimiz arkadaşımız kayboluyor. Sistemimizin içinden önemli bir parça çıkıyor ve yaşam sistemimiz bozuluyor.

Yeni arkadaş edinmeyi de bilmiyoruz. Yeni arkadaş edinebileceğimizi düşünmüyoruz bile. Arkadaşlık ilişkisi çok önemli ölçüde bizden başlar. Önce biz arkadaş olmaya değer, karakter sahibi, ilgili ve bilgili birisine dönüşmeliyiz. Öncelikle verdiğimiz sözleri tutmaya, buluşma saatlerine uymaya çalışmak gerekiyor. Dürüst, mütevazi olmak, hakkaniyetli davranmak, nezaket arkadaşlık açısından kritik karakter özellikleri. Bunun yanı sıra bir arkadaşla paylaşacak bir şeyler yapmak gerekiyor. Yani değişik bir şeyler okumak, değişik bir yerlere gitmek, değişik bir şeyler izlemek gerekli. Yoksa arkadaşımıza verebileceğimiz bir şey olmuyor.

Arkadaş olarak seçeceğimiz kişi de benzer özellikleri taşımalı. Yani sözünün eri, ilgili, bilgili ve hareketli bir insan olmalı. Kara delik olmamalı. Şimdi diyelim ki çevremizde böyle bir insan var. Tanımıyorsak gidip tanışmalı. Tanışmak için bir sürü yöntem var. Zamanı olup olmadığını sorup bir konuda fikrini sorup bir sohbet başlatabiliriz. Artık kişiyi tanıyorsak, arkadaşlığımızı ilerletmek için onu bir yerlere davet edebiliriz. Yürüyüş yapmaya, eve sohbet etmeye, bir sergiyi gezmeye ya da başka bir etkinliğe. Diyelim ki, sizi reddetti. Vazgeçmeyin değerli bir arkadaş adayı çok bulunmuyor. Başka bir fırsatta yeniden davet edin. Yine olmazsa bir daha davet edin. Benim bu konuda yaptığım davetlerin bir sayısı var. Kişiyi gerçekten değerli buluyorsam 10 kez arayarak davet ediyorum. Belki ilk seferinde çekinip reddetmiş olabilir ya da zamanı olmamış olabilir ya da başka bir şey. Geçen yıllar içinde 35 kadar çok yakın arkadaş edindim. Hemen her dönemde aktif olarak zamanımı, düşüncelerimi paylaştığım iki-üç yakın arkadaşım olmuştur. Ama değişik nedenlerle de araya şehirler, ülkeler girince eski arkadaşlarımın yerini yeni arkadaşlarım aldı. Eskileri şu ya da bu nedenle hayatımdan uzaklaşırken içim burulmadı / hiç üzülmedim değil. Ama yaşamımdan çıkan her insan, yeni bir hediyenin / yeni bir arkadaşın habercisi oldu. Eski / yeni bütün arkadaşlarımla görüşüyorum. Hepsi bana ayrı zenginlikler kattı / katıyor.

Arkadaş olmaya değecek bir insan olmanız ve yeni arkadaşlar edinecek cesaretinizin olması dileğiyle.