16.12.07

Yöneticilik Bir Angarya mı?

Birçok insanın yönetici olmak istediğini görüyorum. Aslında aklı başında biri, yöneticilik işinin bir angarya olduğunu bilir ve bu işten uzak durur. Özellikle coğrafyamızda yöneticilik, insanlara talimat vererek iş yaptırma şeklinde uygulanmaktadır. Birçok yönetici, kendi elemanlarından gelen sorulara, telefonlara, e-postalara cevap vermekten ya da günlük sorunlardan iş yapamamaktadır. İşyerinde ortaya çıkan tüm sorunlarla yönetici ilgilenmek zorundadır. Birçok işyerinde sıradan bir yazışma, sıradan bir toplantı, sıradan bir karar bile yönetici olmadan alınamaz. Bazıları güçleri kendilerinde öyle bir toplarlar ki, çalışanlar tuvalete bile sormadan gidemezler. Böylece yönetici, bir sürü gereksiz konuyla uğraşır. Bu durumda olan bir kısım yönetici öğlen yemeğine bile çıkacak zaman bulamaz. Yıllık iznini son beş yıldır kullanamayan da sayısız yönetici vardır. Aslına bakarsanız bu insanlar yönetici unvanını taşıyan, ama çağdaş anlamda yöneticiliği bilmeyen insanlardır.

Yönetici kendi işini hafifletebilmek için işlerini çalışanlar arasında bölüştürebilir. Bu durum delegasyon / delege etmek olarak adlandırılır. Eğer söz konusu işler, gerçekten idari bir yetenek gerektiriyorsa, bu yeteneğe sahip olmayan insanlara bu işleri yaptırmak doğru olmayabilir. Eğer bu işleri yapabilecek yetenekte iseler, delege etmekten vazgeçip bu işleri astların iş tanımlarına eklemek ve kalıcı olarak sorumluluğu ve yetkiyi onlara vermek daha mantıklı olacaktır.

İdeal bir yönetici, kendisine ihtiyaç duyulmayan bir sistem kurar. Ne var ki, birçok yönetici vazgeçilmez olma fikrinden ötürü de böyle bir sistem kurmamayı tercih eder. Elbette birçoklarının böyle bir sistem kuracak bilgisi / becerisi de olmayabilir. Bir kısmı da elemanların yetersizliğinden yakınarak, işi onlara bıraksam da yapamıyorlar diye kendini savunur.

Yöneticinin yeni işi, astlarının muhakeme becerilerini geliştirerek kendi kendilerine karar alabilecek bir düzeye getirmektir. Bu da önemli ölçüde yöneticinin koçluk fonksiyonuna bürünmesini gerektirir. Koçluk, koçluk yapılan kişilerin potansiyelini ortaya çıkarmak ve geliştirmek anlamına gelir. Yöneticisine bağlı çalışanlar, yönetici onlara talimat vermeden doğruyu bulabiliyorlarsa yöneticinin zamanı boşa çıkar ve yönetici rahatlar.

Talimat vererek iş yaptırmaktan bir adım ötesi, çalışanların işleri kendi kendilerine yapması ise, iki adım ötesi de çalışanların yeni fikirlerle işi geliştirmesidir. Aslına bakarsanız sayısız insan da iş hayatında fikrinin sorulması için can atmaktadır. Çünkü fikri sorulan insan değerli kabul edilir. Dolayısıyla çalışanların fikirleriyle katkıda bulunma gibi bir motivasyonu vardır. Sayısız işletmede bu motivasyon çok kötü şekilde harcanmakta ve çalışan ters-motivasyona girmektedir. Çalışanlar fikirleriyle ve uygulamalarıyla işi geliştirecek olursa, bağlı oldukları yönetici de onlarla birlikte ilerler. Ne var ki, yönetici kendisine rakip olabilecek bir astı birçok örnek de istememektedir. Onun için vasat performansta bir departmana rastlama olasılığı daha fazladır. Sıradan bir yönetici ve sıra dışı davranma isteği ve potansiyeli olan ama bu potansiyelleri ortaya çıkmayan çalışanlar, şirketin ileri gitmesini de engellerler.

Birçok yönetici, astların potansiyellerini geliştirmeyi istese de yangın söndürmekten diğer bir deyişle güncel sorunlarla boğuşmaktan bu tür koçluk gibi işlevi yerine getirmeye zaman bulamaz. Koçluk işlevini yerine getirebilmek de ayrıca özel bir bilgi ve yetenek seti gerektirmektedir. Yönetici bu yetenek setine de sahip değilse, yapabildiği en iyi işe yangın söndürmeye odaklanır. Kendi işinin yangın söndürmek değil, yangın çıkmayan bir ortam oluşturmak olduğunu da bilmeden angaryasını taşır durur.

Hiç yorum yok: