2.4.09

İnsancıl Kapitalizm-4

Tango isimli dünya çapındaki konfeksiyon mağazaları zinciri, harika koleksiyonlar sunuyordu. Kadınlar Tango’ya girdiklerinde kendilerinden geçiyorlar; deyim yerindeyse mağara devrindeki avcılar gibi ürünleri hedef alıyorlar ve ürünleri diğerinden önce avlamaya çalışıyorlar. Bu mağazada fiyatlar da oldukça uygun fiyatlı; kalite pek iyi değil; ama kadınların da bu mağazadan almaya niyetli oldukları şeyleri ömür boyu giymeye niyetleri yok. Tango’da çalışanlar asgari ücretle çalışıyorlar. İşleri çok yoğun ve çok yoruluyorlar. Tango’da da pek değer verilmiyorlar. Müdür "Güler yüzlü olun" diyor; ama kendisi çalışanlara karşı hiç güler yüzlü değil. Müdür elemanlara ne hatır soruyor; ne de herhangi bir ricalarında anlayış gösteriyor. Bütün bunlara rağmen bu insanlar için ismi bilinen bir marka kuruluşta çalışmak bile çok iyi. Çünkü asgari ücretle bile olsa iş bulmak çok zor.

Tango açıldığından beri, aynı caddenin işlek olmayan kısmındaki Ayşe Pezekoğlu’nun butiğinin işleri kötü. Ayşe Hanım, mallarını Osmanbey’den alıyor. Malları kendisi seçiyor. Ancak Tango mağazası kadar büyük toplu alışveriş yapamadığı için uygun fiyattan alamıyor. Ayrıca kendi tasarım ekibi olmadığından, Osmanbey’e mal veren mağazaların tasarımcısının zevki olan ürünlerin içinden tercihte bulunmak zorunda kalıyor. Ayşe Pezekoğlu’nun butiğinde çalışan Zehra, müşterinin ne istediğini çok iyi biliyor. Ancak Zehra’yı hiçbir zaman satın alma sürecine dahil etmediğinden Ayşe Pezekoğlu dükkanda gitmeyen ürünleri alıyor. Zaten caddenin işlek kısmında olmadığından çok müşteri gelmiyor ve gelen müşteriler de dükkanda ürünleri çok beğenmiyor. Ayşe Pezekoğlu’nun işleri kötüye gidiyor.

Tango’dan alışveriş yapan genç kadınlar arasında bu mağaza bir efsane. Öyle mükemmel bir pazarlama yapılmış ki, Dilara isimli genç bir müşteri, kendisine hayaliniz ne diye sorulduğunda, “Bir köyde yaşamak istiyorum; içinde bir Tango mağazası, bir de DVD’ci olsun yeter.” diye cevap veriyor. Dilara üniversiteyi bitirip iş aramaya başladığında Tango’nun eleman aradığını keşfediyor. Tango’nun muhasebe bölümünde işe başlıyor. Kuruluş, karı maksimize edebilmek için ürünleri sezon sonu indiriminde kalmayacak şekilde ithal ediyor. Aynı zamanda şirkette maliyetleri en altta tutabilmek için inanılmaz bir gayret var. Dilara’nın yöneticisi Nermin hanım da dengesiz bir insan ve sık sık bölüm çalışanlarını hırpalıyor. Ancak şirketin maliyetleri düşürme gayreti sırasında Nermin Hanım da kriz bahane edilerek işten çıkarılıyor. Dilara’nın Tango’ya bakışı değişiyor. Nermin Hanım’ı çok sevmese de, o çok sevdiği ürünleri satan kuruluşun pek de insani olmayan bir şekilde Nermin Hanım’ı çıkarması rahatsız ediyor. Nermin Hanım, 47 yaşında üniversite mezunu bir kadın. Muhasebe müdürlüğü pozisyonları için müracatlar da bulunuyor. Ancak büyük kuruluşların hemen hepsi 30-35 yaş aralığında genç muhasebe müdürleri arıyorlar.

Ayşe Pezekoğlu sonunda butiği kapatmak zorunda kalıyor. Ne iş yapacağını bilmiyor. İş aramaya başlıyor. 43 yaşından sonra dükkanı kapatmış lise mezunu bir kadın ne yapabilir ki? Şirketlerin hepsi genç ve üniversite mezunu insanlar istiyor. Ayrıca Ayşe Hanım’ın kurumsal bir şirkette çalışma tecrübesi hiç yok. Bu arada Tango’nun Nermin Hanım’ı işten çıkaran İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serkan Bey de işten çıkarılıyor. Serkan Bey de 40 yaşında. Oğlu özel okulda okuyor. Taksitlerini hala ödediği bir villada oturuyor. Kriz ortamında Tango’daki maaşını ona verecek bir şirket bulabileceğini pek düşünmüyor. Bu arada Dilara, farkında olmadan ofis hırsızlığına başlıyor. Ofisten paket kağıt, zımba taşımaya başlıyor evine. Üstelik bütün özel görüşmelerini de şirket telefonundan yapıyor. Bu arada gazetede daha iyi bir iş fırsatı görünce görüşmeye gitmeye karar veriyor.

Ayşe Pezekoğlu, Nermin Hanım, Serkan Bey, Dilara ve Zehra tamamen birbirlerinden habersiz olarak bir iş görüşmesi için Kadıköy’den Karaköy’e giden bir şehir hatları vapurunun farklı kompartımanlarına oturuyorlar.

Hiç yorum yok: