18.3.12

Çay Nasıl Demlenir

Her gün yaptığımız ve çok önem vermediğimiz birçok küçük etkinliğin kalitesini iyileştirmek, motivasyonumuzu ve neşemizi artıracaktır.

Bu yazıyı yazıp yazmamayı çok düşündüm. Bir köşe yazısında nasıl çay demleneceğini yazmak ve bilinen çay demleme sistemlerinden farklı bir şey önermek bir köşe yazısı için fazla gereksiz bulunabilir. Ne var ki, özellikle Türkler için çay içmek hemen her gün en az birkaç kez yaptığımız bizim için önemli bir keyif etkinliği. Dolayısıyla bu işin kalitesini yükseltebilirsek yaşamımızda kalite iyileştirme adına büyük bir hamle yapmış oluruz. Çayın nasıl demlenmesi gerektiğini ailecek çay yetiştiricisi olan Rizeli değerli dostum Barış Tandoğan’dan öğrendim. Son beş yıldır uyguladığım bu çay demleme sistemiyle ailem, dostlarım ve çocuklar dahil herkes çayı şekersiz içiyor. Çayın kendisi şerbet gibi ve bu çaydan uzak kalınca onu hasretle içmek istiyoruz.

Çayın nasıl demlendiğine geçmeden önce, çayla ilgili bazı efsaneleri düzeltmek istiyorum. Türkiye’de bir Arap çayı efsanesi vardır. Arap çayı diye bir çay yoktur; çölsel iklimi olan Orta Doğu’da ya da Suudi Arabistan’da çay yetişmemektedir. Orta Doğu ülkelerinden Türkiye’ye gelen çay, Sri Lanka’da (Ceylan’da) toplanan ve paketlenen çaydır. Paketli çaylar Türkiye’ye Arabistan’dan veya İran’dan geldiği için menşei olarak Arap Çayı olarak tanımlanmıştır. Bu çaylar Sri Lanka-İngilizlerin söylediği şekliyle Seylan Çayı’dır. Bu çay, demlendiğinde büyüyen yapraklara sahiptir. Bizim Karadeniz çaylarından oldukça farklıdır. Meraklısı araştırabilir. Sri Lanka Çayı’nın dışında aynı coğrafyadaki Hindistan bir çay memleketidir ve çok farklı ve güzel çayları vardır. En ünlülerinden biri de Darjeling çayıdır. Dünyanın en büyük iki çay üreticisinden biri de Çin’dir. Çay üretiminde dünyada beşinci sırada olan Türkiye’nin Karadeniz çaylarının hepsi de çok kaliteli değildir; çevremde tercih edilen çaylar Öz-gür Kuşlu Çay, Hayat Çayı ve Çay Kur’un Doğal Çayı ve Manolya Çayı’dır. Sri Lanka ve Hint çaylarının bir çoğundan da doğru şekilde demlendiğinde iyi sonuç alınacağını söyleyebilirim.

Gelelim Barış Tandoğan’dan öğrendiğim Çay Demleme usulune; öncelikle dökme çayı hiç yıkamadan demliğin içine koyuyoruz; ardından yine demliğin içine çayın en üst noktası su altında kalacak kadar oda sıcaklığında su konur. Altındaki hazneye de yine oda sıcaklığında su konur. Demliğin burun kısmı bir peçete parçasıyla kapatılır ve içerideki buharın dışarı çıkması engellenir. Çaydanlığın alt haznesinden gelen ısı, yukarıdaki çayı yavaş yavaş ısıtır. Bu süreç yeni tanışan iki kişinin sohbetine benzer; muhabbetin zirvesine ulaşmak için ön bir tanışma gerekir. Ardından alt haznedeki su kaynayınca, demliğin tam merkezine yavaşça dökülür. Ardından demliğe yeniden oda sıcaklığında su eklenir ve orta ateş kaynama süresine devam edilir. Toplam demleme 45 dakika kadar sürer. Çay demlendiğinde, bardaklara dem sadece bir parmak kalınlığında servis yapılır. Çay tavşan kanı bir renkte servis yapılır ve afiyetle içilir. Tecrübeyle sabit ilginç bir değerlendirme de, bu şekilde demlenen çayın aradan zaman geçtikte daha da güzelleşmesine ilişkindir. Üç saat sonra aynı çayı içtiğinizde, çay ilk demlendiğinden çok daha güzel bir lezzet sunmaktadır. Bu demleme yöntemiyle kaliteli bir çay harika, kalitesiz bir çay dahi “iyi” olmaktadır. Tandoğan ailesine tarif için teşekkürler diyorum.

Yazıyı çayın dışında başka bir günlük kalite iyileştirme önerisiyle bitirmek istiyorum. Evinizde yoksa bir katı meyve sıkacağı alın; bir de narenciye sıkacağı. Taze meyve ve sebze suyu insanı son derece hızlı motive ediyor. Uzunca süre bir katı meyve sıkacağı almak istedim; ama o kadar çok çeşit ürün vardı ki, hangisini seçeceğimi bilemedim. Bu konuda dikkat edilmesi gereken iki parametreden biri katı meyve girişinin yapacağı kısmın genişliği. Diğeri de motorun gücü. Yüksek watt güçlü olanlar daha pahalı satılıyor; ancak 350-400 wattlık bir katı meyve sıkacağı ile 30 wattlıkk bir narenciye sıkacağı, size keyif verirken bir taraftan da sizi hastalıklardan koruyabilir.

Hiç yorum yok: