29.10.12

Ne kadar yaşayacaksınız?

Şanlıurfa’dan bir dostum Salih Kılıç öğlen yemeğinde soruyor: Ne yemek istersiniz diye? Nefsim kebap yemek istiyor; ama aklım bir salata yemelisin diyor” diye cevap verdim. Sonuçta… yedik.

Çocukluğumdan beri uzun ve sağlıklı yaşamak istediğimi söyler dururum. Bu köşeden de gerek beslenmeyle ilgili gerekse sağlıklı yaşamak ile ilgili okuduğum birçok kitaptan öğrendiklerimi paylaşmaya çalışıyorum. Öğrendiklerimi paylaşmanın yanı sıra kendi yaşamımda uygulamaya çalışıyorum. Sağlıklı yaşamaya çalışan insanların porsiyonları küçültmeye, yemeklerden sonra yürüyüş yapmaya, sucuk, salam, sosis ve genel olarak mümkün olduğunca etten uzak durmaya, daha fazla meyve ve sebze tüketmeye, tatlı yenilecekse daha çok meyveden yapılma elma, ayva, kabak tatlısı gibi tatlıları yemeye çalıştıklarını biliyorum ve ben de onlar gibi olmaya çalışıyorum. Elbette fiziksel faaliyeti artırmak, spor yapmak, yürüyüş yapmak, bisikleti bir ulaşım aracı olarak kullanmak, hafta sonları trekking veya herhangi bir egzersiz yapmak da bu yemek kürünün yanında çok önemli.

Rahmetli babam 49 yaşında kalp krizi geçirerek öldü. Ölümünü büyük ölçüde günde üç paket sigara içmesine bağlamıştım. Rahmetli sucuğu, eti, baklavayı ve böreği de severdi. Ben biraz beslenme şeklinin de ölümünde etkisi olduğunu düşünürüm. İnsanın sağlığını en çok bozan şey, yedikleri kadar hissettikleri olabilir mi diye düşünüyorum. Eğer çok stresliysek de sağlımız olumsuz etkileniyor. Kendi tecrübemden insanların morali bozukken daha kolay hastalandıklarını fark ettim. Morali bozuk olanların bağışıklık sistemleri de zayıflıyor. Stresin onlarca kaynağı var; ama kişisel gözlemlerime göre en büyük stres kaynağı borç ve geçim güçlüğüdür. Borçların dolaylı olarak sağlığımızı çok bozduğunu düşünüyorum. En gamsız görünen insanlar bile borçlu olduklarında içleri içlerini yer. Dolayısıyla sağlıklı yaşam borçların ödenmesiyle ya da borç yapmayarak mümkündür. Ayağını yorganına göre uzatmak da borçlanmamanın en önemli aracıdır.

Yazılarımda yer verdiğim gibi aileye, dostlara zaman ayırmak, kendini geliştirmek de bir başka tür sağlık kaynağıdır. Bütün bunlara dikkat edecek olursanız, 70’li, 80’li yaşlarınıza sağlıkla girebilirsiniz.

Antalya’dan Denizli’ye yaptığım bir otobüs yolculuğunda nur yüzlü bir amca koltuk değnekli bir amca gördüm. Koltuk değneğini saymazsak oldukça da dinç görünen bir amcaydı. Mola verildikten sonra otobüse döndüğümde, bu nur yüzlü amcanın yüzünde büyük bir acı vardı. Geçmiş olsun dedim. Sohbete başladık. 72 yaşındaki amcanın bacağındaki problemin çocukluk yıllarından kaldığını sansam da bir ara merak edip neden koltuk değneği kullandığını sordum. Almanya’da uzun yıllar çalıştıktan sonra memleketi Antalya’ya döndüğünü, bir yıl önce kaldırımda yürürken geri geri yapan bir arabanın altında kaldığını arabanın bacağının üstünden geçtiğini öğrendim. O günden beri hastane hastane gezip bacağını tedavi ettirmeye çalışıyormuş.

O gün şunu anladım. Sağlıklı olmak için ne kadar diyette yapsak, ne kadar spor da yapsak, ailemizle ve arkadaşlarımızla ilişkilerimize dikkat de etsek sonuçta Allah ne derse o oluyor. Tabii bu öykü, sağlığımıza dikkat etmeyelim demek değil, ama evrende çok daha büyük bir organizatörün olduğunu yaptığımız tüm eylem ve çalışmalarda akıldan çıkarmamalı demek.

Hiç yorum yok: