6.11.12

Kimler genç kalıyor, kimler erken yaşlanıyor

“Gençliği sırrı tıbbın bize sunduğu suni haplarda değil, Allah’ın bize verdiği gözlerdeki güzel bakışlarda, zihnimizdeki güzel düşüncelerdedir.”

Geçtiğimiz günlerde birkaç dostumla sohbet ederken bazı insanların yaşlanmalarına rağmen gençliklerini ve enerjilerini koruduklarını ama bazı insanların gençken bile hiç enerjilerinin olmadığından dem vurduk. Ardından bir arkadaşım, gençlik enerjisini veren şeyin arayışlar ve hedefler olduğunu söyledi. Evlenmek isteyenler var, iş kurmak isteyenler ya da mal mülk sahibi olmak isteyenler var. Ne var ki, tüm bu istekler bana göre insana enerji vermez; stres yapar. Ulaşamadıklarımız üzerimizde bir gerilime yol açarlar. Bazıları hırsı enerji kabul ederler; evet hırs da bir enerjidir; ama biraz kontrolsüz ve negatif bir enerji.

Genç kalmanın kaynağı nedir? Gençliği ve genç kalmayı bir yüksek enerji durumu olarak kabul edersek, kendilerini genç hissedenler çalışmaktan, gezmekten, yardım etmekten, öğrenmekten erinmezler. Çünkü bu işler için bolca enerjileri vardır. Üstelik ister 40 ister 60 yaşında olsun bu enerjilerini hep korurlar. Peki bu enerjilerin kaynağı nedir? İnsan vücudu mükemmel bir mekanizma olarak kendine enerji sağlamayı çok iyi bilir. Ne yersek yiyelim, ister et isterse sebze olsun, ne içersek içelim ister süt ister komposto olsun vücudumuz tüm bu besinlere aynı şekilde davranır. Ekmek yiyorsak, sindirim sistemimiz ekmeğin işe yarar yanlarını alır; işe yaramaz taraflarını dışkılama sırasında atar. Yiyecek hangisi olursa olsun, vücut işe yarar taraflarını ayrıştırır ve işe yaramaz taraflarını vücudun dışına gönderir. Vücudun enerjiye ihtiyacı varsa, gıdaları enerji yapar; enerjiye ihtiyacı yoksa onu depolar. Ama çöpler direkt olarak dışarı atılır.

İnsanın günlük yaşamı sırasında karşılaştığı olaylar sırasındaki tavrı da, aldığı sonuçları doğrudan belirler. Örneğin, herhangi bir olay karşısında izlediğimiz tutum, olaya karşı sindirim sistemimiz gibi davranıp davranmadığımızı belirler. Özellikle olumsuzluklar ya da sıkıntılar karşısında bazı insanlar, yaşanılanların kötü tarafına odaklanırlar. Halbuki her olayın kötü tarafına odaklanmak, sindirim sistemimizin yediklerimizin kötü tarafını öğütmesine ve saklamaya çalışmasına benzer. Eğer sindirim sistemi böyle yapsaydı vücudumuz çöp deposu olurdu. Dolayısıyla aklımızı ve bedenimizi iyi şeyler, yaşanılan her ne ise onun iyi bir yönünü bulmak gerekir.

“Bu hafta kariyer günleri kapsamında Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’ne bir konuşma yapmaya gittim. Dünyanın dört bir köşesini gezmiş olmama rağmen Kuzey Kıbrıs’a gitmemiştim. Çok heyecanlıydım. Ne var ki, Lefkoşa hava limanından başlayarak bir hayal kırıklığı sardı beni. Lefkoşa’nın şehir merkezindeki yolları oldukça bakımsız. Eski evlerin neredeyse tamamının bir restorasyona ihtiyacı var. Turizm cenneti kabul edilen Girne de Ege’nin orta gelişmişlikteki sahil kasabalarından az farklı. Daha fazla yatırıma ve düzenlemeye ihtiyacı var. Lefkoşa’daki Ercan Hava Limanı ise Türkiye’de küçük şehirlerin hava limanlarına göre bile yatırım ihtiyacı gerektiren bir durumda. Bütün bu hızlı gözlemlerim 250 bin kadar nüfuslu bu kıymetli yavru vatanımıza daha fazla yatırım yapmamız gerektiğini düşündürdü. Bu arada Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi %40’ı 46 farklı ülkeden 6500 öğrencisiyle gerçekten uluslararası olmayı başarmış, eğitim kalitesiyle de öne çıkmış, farklı bir vizyonu olan başarılı bir üniversite. Üniversitenin mütevelli heyeti başkanı Mete Bey, çok farklı endüstrilerdeki yatırımlarıyla Kıbrıs’ın gelişmesine kendini adamış insanlardan biri. Bu arada Kıbrıs’ın kendine has çok güzel yemekleri var. Adadaki “Müzenin Dostları” isimli lokantada çok güzel sebze yemekleri var. Adanın popüler tatlılarından biri de güzel bir sunumu olan kızarmış dondurma.”

Yukarıdaki satırları şunun için yazdım. Kıbrıs ile ilgili izlenimlerim Kıbrıs’ı gelişebilir bir yer görme yönünde. Halbuki negatif bir şekilde yaklaşıp “Osu yok, busu yok, şurası eski, burası eski” de diyebilirdim. Ama böyle yaklaşan biri, Kıbrıs tecrübesinin olumsuz yönlerine odaklanıp buradan enerji alamazdı. Halbuki yaşadığı her tecrübede, gördüğü her şeydeki güzelliklere odaklanan bir kişi yaşamının her gününden enerji alabilir ve bu enerjiyi bir gençlik enerjisi olarak kullanabilir. Olumsuzluklara odaklanan biri de erkenden yaşlanır.

Hiç yorum yok: