12.1.13

Güzel Diyarbakır’ın Güzel İnsanları

Yılbaşından hemen önce Siyaset Akademisi’nde Problem Çözme Teknikleri semineri vermek üzere Urfa Siverek’e Diyarbakır üstünden gittim. Siverekli dostlar eksik olmasınlar, bana bir Diyarbakır turu da yaptırdılar. Diyarbakır Kalesi yakınlarındaki Hasanpaşa Hanı’nda kahvaltı yapmaya gittik. Türkiye’de Van kahvaltısı çok ünlüdür. Ancak kahvaltının şahı, ne Van da, ne de İzmir’de… Kahvaltının şahı Diyarbakır’da… Hasanpaşa Hanı’nda birbiriyle yarış yapan kahvaltıcılardan çıktıktan sonra, mihmandarlarım beni Ensar Kitabevi’ne götürdüler. Diyarbakır sırf bu kitabevini görmek için seyahate değer. ABD’de hayran olduğum o dev kitapçılar kadar büyük bir kitapçı Ensar Kitabevi. Ama esas özelliği bu tarihi Hasanpaşa Hanı’nın bodrum katına yapılmış.

Tarihi kemerlerin arasındaki kitap rafları, hem tarih hem de bilginin içinde yolculuk imkanı tanıyor. Hasanpaşa Hanı’ndan çıktıktan sonra Ulu Cami’yi ziyaret ettik; Diyarbakır çarşısı, camileri, kiliseleri, sinagogları ve elbetteki kale surlarıyla şahane bir tarihi şehir. Mardin, Şanlıurfa ve Gaziantep hafta sonlarında büyük miktarda turist çekse de, Diyarbakır televizyonlara yansıyan olumsuz görüntüleri dolayısıyla birçok gezginin rotası dışında. Televizyona yansıyan olumsuz görüntüler, kavga ve çatışmalar şehrin genelinde değil, turistik olmayan çok sınırlı bir kısmında gerçekleşiyor. İstanbul’da Gazi Mahallesi’nde olan olaylardan milyonlarca İstanbullu nasıl televizyondan haberdar oluyorsa, Diyarbakır’daki olaylardan da Diyarbakırlılar da televizyondan haberdar oluyor. Diğer bir deyişle terör ve çatışma haberleri ile anılan şehrin, terör ve çatışma ile ilgisi pek yok. Başkan Osman Baydemir’e de politik duruşuna Türkiye genelinde olumsuz bir bakış olabilir; ancak bir turist gözüyle Diyarbakır değerlendirildiğinde derli toplu modern bir büyük şehir karşımızda duruyor; elbette şehrin bu duruşunda olasılıkla hem Osman Baydemir’in hem geçmişten günümüze gelen Prof. Dr. Ahmet Bilgin gibi belediye başkanlarının da katkısı vardır. Diyarbakır’ın keşfetmek bir hafta sonu planı yapabilirsiniz.

Bugünlerde hükümet Abdullah Öcalan ile PKK sorununun çözümü konusunda müzakere yapıyor. Mucizevi bir şekilde enflasyon sorununu Türkiye’ye unutturan, sosyal güvenlik, sağlık ve ulaştırma hizmetleri alanında devrim yapan hükümet, umarım bu konuda da başarılı olur. Bu konuda kısaca düşüncemi paylaşmak isterim. Müzakerelerin tarafı Abdullah Öcalan olmamalıdır. Çünkü PKK’nın sürmesinin nedeni Abdullah Öcalan ya da Kürt halkının hakları değil, bu işin ekonomisidir. PKK teröründen kim kazançlıdır? Önce kimin çok zararda olduğunu söyleyelim. Dağda çatışan PKK’lılar, Türk askerleri ve yörede yaşayan herkes. Biraz empatik düşünürseniz, bir Türk askeri ne kadar bu çatışma bitip evine gitmek isterse, PKK saflarına katılmış her genç de bu çatışma bitip evine gitmek ister. Peki PKK ile çatışmaların sürmesinden kim kardadır? Silah satıcıları… Türk ordusuna ve PKK tarafına silah, cephane, gıda, yakıt ve yiyecek temin eden taraflar bu çatışmanın bitmemesi için ellerinden geleni yaparlar. Ayrıca bu silah satışı sırasında rüşvetle beslenenler varsa onlar ister. Yine Türkiye’nin zayıf olmasından çıkarı olan devletler vardır; onlar ister. Onlar Paris’te, Ankara’da İstanbul’da ya da Antalya’da gerçekleşmiş ve gerçekleşebilecek her türlü patlamanın, cinayetin arkasındadır. Dolayısıyla Kürtlere Türklerden daha çok hak da versek, bu işten milyar dolarlar götürenler PKK terörünün bitmemesi için ellerinden geleni yaparlar. Diğer bir deyişle Kürt sorunu çözülebilir; Kürtlere ana dilde eğitim hakkı da verilebilir, ama PKK sorunu Kürtlerle müzakere edilerek çözülemez. Umarım yanılıyorumdur; umarım hükümet haklı çıkar.

Not: Siverek de aynı şekilde 100 yıllık camileri ve kayak tesisleri ile görülesi bir başka güzel şehir…

Not2: 220 bin nüfuslu Siverek’in sakinleri Sedat Bucak ile anılmaktan da bıkmış.

Hiç yorum yok: