28.4.13

Saraybosna’da Sıra Dışı Bir Üniversite

Yurt dışında Selam filminde işlenen Türk okullarını yanı sıra Türk üniversiteleri de var. Bunlardan biri de Saraybosna’daki International Burch University. Geçtiğimiz günlerde bir konferans vermek için bu üniversitemizde bulunduğumda hem çok çalışkan hem de sıra dışı yaklaşımları olan bir ekip gördüm. 22 farklı ülkeden öğrencinin bulunduğu okulda öğrencilerin çoğunluğunu Boşnaklar oluşturuyor. İngilizce eğitim verilen üniversitede Türk öğrencilerin oranı %42.

Üniversite, Bosna Hersek’te kendini tanıtmak ve en iyi öğrencileri çekmek için akıl katılmış projeler yapıyor. Kurdukları Bilim Merkezi (Science Center)’daki fen deneyleri tasarımlarının deneyimlemek için ülkenin dört bir tarafından gruplar halinde öğrenciler geliyor. Bilim Merkezi’ndeki deney setlerine de hayran oldum. Avrupa ve Amerika’da çok sayıda Bilim Merkezi görmeme rağmen buradakilerin hayranlığımı kazanmasının sebebi, dünya standartlarında tasarlanmış bu deney setlerinin Renko isimli bir Türk şirketi tarafından tasarlanmış ve üretilmiş olmasıydı. Bu konuda da artık söz sahibi olduğumuzu öğrenmenin gururunu yaşadım.

Balkan ülkelerinde sıradan sayılabilecek bir etkinlik lise öğrencilerine dönük düzenlenen bilim olimpiyatlarıdır. Bu olimpiyatlarda orta öğretim öğrencileri fen ve matematik konularındaki bilgi ve yeteneklerini konuştururlar. International Burch University burada da Bosna-Hersek’de bir ilk yapıyor ve çocukları bir takım sorularla yarıştırmak yerine düzenledikleri Proje Olimpiyatı ile proje yapmaya yöneltiyor.

Çağımız inovasyon ve buluşçuluk çağı olduğu için kurdukları Innovation Center (Buluş Tasarım Merkezi) üniversitenin desteğiyle bütün öğrencilerin “buluş”ma merkezi olmuş.

Özel üniversitelerin birçoğu çok yatırım gerektiriyor diye Genetik ve Genetik Mühendisliği bölümlerini açmaktan kaçınır. Özellikle sosyal bilimler alanında bölüm açmak kolaydır. Hocayı bulduğunuz anda bölümü açmış olursunuz. International Burch University, açmış olduğu lisans, master ve doktora düzeyinde eğitim veren Genetic and Bioengineering bölümleri ile Bosna Hersek’in geleceğine de yatırım yapıyor.

Üniversitelere Avrupa Birliği’nde Bolonya Kriterleriyle üniversitelere yeni standartlar geldi. Bir üniversite kütüphanesinin “kütüphane” sayılabilmesi için, kütüphanede en az 20 bin kitap bulunması gerekiyor. International Burch Üniversitesi tamamına yakını sıra dışı bir bağış kampanyasıyla (Boston Bölgesi’nde Türk öğrencilerin Amerika öğrencilere kitaplarını bağışlaması konusunda bir kampanya yapmışlar…) 20 bin İngilizce, 10 bin kadar da Türkçe kitabı kütüphanesine kazandırmış. Bosna Hersek’de İngilizce eğitim veren bir üniversitede bu kadar çok Türkçe kitabın olması şaşırtıcı gelebilir. Ancak üniversitenin bir başka ilki de, ilk kez yurt dışında YÖK denkliği olan bir Türkçe Öğretmenliği bölümüne sahip olması. Yurt dışındaki Türk okullarında Türkçe derslerini Türkler veriyor; ama Türkçenin dünyada yaygınlaşması dilimizi başka milletlerden insanların da öğretmesi. Onun için bu çaba kesinlikle alkışlanması gereken bir girişim. Dünyada İngilizce İngiliz öğretmenler tarafından değil, daha çok başka milletlerden öğretmenlerin ders vermesiyle yaygınlaşmaktadır.

International Burch Üniversitesi bilimsel yayın sayısıyla da hızlıca Bosna-Hersek’in ilk üç üniversitesinin yanına girmiş. Yurt dışındaki okul ve üniversitelerimiz gezdiğim zaman en çok imrendiğim bu okullardaki ekip ruhu. Çünkü bu ekip ruhu olmadan başarı olmuyor.

27.4.13

Bu Notlar Özel

Emek Sineması’nın yıkılması, restorasyonu ile neredeyse savaş çıktı. Bana sorarsanız, “adamın mülkü” ne isterse onu yapar. İster yıkar, ister restore eder. Türk kültür tarihinin parçası diyorsanız, İKSV gibi bir vakıf bastırır parayı, alır ve olduğu gibi muhafaza eder. O yürüyüş yapanlardan birine miras kalmış olsaydı bina, kendisine "burayı alışveriş merkezi yapıyoruz, sana da 20 milyon dolar veriyoruz" deselerdi, herhalde o kişi yürüyüşü bırakır “Gangnam Style” dansına başlardı.

Fazıl Say, twitter’da yazdıklarından ötürü hüküm almış. Bir klasik müzik bestekarı ve icracısının konuşması nasıl olmalıdır? Dünyanın her yerinde böyle üst sanat dallarıyla uğraşanlar, dünyanın en zarif ve en beyefendi insanları olmuşlardır. Argo ya da hakaret içeren sözlerse dillerinin ucundan bile geçmez. Klasik müziğin kendisine terstir bu. Fazıl Say fikirleri nasıl olursa olsun, o üslubu ve konuşma içeriğini kendisine ve sanatına nasıl yakıştırmış inanamıyorum. Bir de büyük müzik insanları, karşı oldukları fikirleri sanatlarıyla ifade eder diye biliyorum, twitter kahve yazışmalarıyla değil. Bir arabesk sanatçısı böyle küfürlü konuşsa belki anlarız. Tam aksine rahmetli Müslüm Gürses’i düşünüyorum da nasıl beyefendi nasıl kibar bir insandı… Orhan Gencebay keza öyle…

Başkanlık… Başkanlık konusunda Fatih Sultan Mehmet ne düşünüyorsa ben de onu düşünüyorum. Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı Padişahlarının arasında bir akıl yarışması yapılsa, herhalde birincilik için babası ve Yavuz Sultan Selim ile omuz omuza rekabet ederdi diye düşünüyorum. Fatih Sultan Mehmet’in istikrar uğruna "kardeş katlini" bile meşru ilan ettiğini düşünürseniz, Türkiye’nin istikrarı için tartışmasız olarak "Başkanlık" sisteminden yana olduğunu anlayabilirsiniz. Başkanlık sistemine karşı çıkanlara hayret ediyorum. Karşı çıkanlar sanki 1990’larda Türkiye’nin koalisyon hükümetlerinden neler çektiğini yaşamadılar… Başbakan Erdoğan’ın Başkan olmasını istemeyenlerin, Başkanlığın bir sistem olduğunu ve bu koltuğa oturanların geçici olduğunu hatırlamalarını isterim. Başbakan Erdoğan da eğer kendi başkanlığı için daha geniş bir toplumsal destek istiyorsa istişareye dayalı bir yönetim yaklaşımına geçecek diye ümit ediyorum.

23 Nisan bayramını çocuklar, biliyorsunuz, artık 24 Nisan’da kutluyorlar. Yetişkinleri memnun etmek için o kadar çok tören var ki, 23 Nisan’da çocuklar “törenler bitse de kurtulsak” diyor. Çocuklar çok şey istemiyor; bana sorarsanız başbakan koltuğu, vali koltuğu filan hiç umurlarında değil; tek önemsedikleri şey oyun. O da törensiz tatil olan 24 Nisan’da. 23 Nisan’da haberler göre yine parti başkanlarımız selamlaşmamış ve el sıkışmamış. Siyasetçiler neden bir araya geldiklerinde meydan nutuklarının psikolojisini (nefret duygularını) bir kenara bırakıp birbirlerine hatır sormuyorlar? Çocuklara böyle mi örnek oluyoruz? Koca koca siyaset insanlarının küsmüş gibi davranmaları uygun mu? Herhalde uygun ki, öyle davranıyorlar. 23 Nisan gösterileri için yabancı ülkelerden gelen çocuklara hayranım. 10-12 yaşında başka bir ülkeyi ziyaret ediyorsun, tanımadığın insanların evinde kalıyor ve sonra ekip arkadaşlarınla hiç bilmediğin bir sahnede gösteri yapıyorsun. Nasıl bir özgüven bu? Türkiye’de çocuklarını servis olmadan okula göndermeyen anne-babalara duyurulur.

Başka notlar var mı? Olmaz olur mu? iPhone’un not defteri sınırsız, ama köşenin alanı sınırlı. Keyfiniz bol, muhabbetiniz çok olsun.

14.4.13

Kalıcı Olmanın Formülü var mı?

Star Wars Clone Wars isimli animasyon dizisinin devamı hazırlanmayacak. Dünyanın en olağanüstü, en çok hayran kitlesine sahip animasyon dizisinin devamının hazırlanmayacak olması sevenlerini deyim yerindeyse yasa boğdu. Star Wars’un 6 filmlik serisi yaşam ve yönetim dersleriyle dolu. Görmediyseniz, bu filmin basit bir bilimkurgu filmi ya da aksiyon filmi olmadığının farkında olarak izlemenizi ve öyküyü tartışmanızı tavsiye ederim. 6 sinema filminin ardından Klon Savaşları isimli 5 sezonluk animasyon serisi çekildi. Diziler tabiatları gereği, kısa sürede çekildiklerinden fabrikasyondur; şişirmedir; kalitesizdir; sayısız senaryo, mantık, oyunculuk ve yapım hatalarıyla doludur; ama Klon Savaşları animasyon serisinin her biri, bir büyük film hazırlama çabasıyla hazırlanmış muhteşem yapımlar. Bundan daha önemlisi hemen her bölüm üstüne saatlerce değerlendirme yapabileceğiniz liderlik, kişisel gelişim, strateji, problem çözme dersleriyle dolu. Kişisel gelişim kitabı okumak yerine Klon Savaşları’nın bir bölümünü izleyebilirsiniz. 5 sezonluk dizinin içinde diğer televizyonlardaki bıktıran aşk hikayelerinden neredeyse hiç olmaması, karşı cinse duyulan aşkın görevlerin gerisinde kalması ise dizinin başka bir şaşırtıcı özelliği.

Peki hayranları için alternatif bir evren yaratan, dünyanın dört bir köşesinde yüz milyonlarca izleyiciyi aynı bölümleri tekrar tekrar izleten para makinesi bu dizinin neden devamı çekilmiyor? Film ve animasyonların düşleyeni ve tasarımcısı George Lucas, film ve dizinin tüm haklarını Disney şirketine sattığı için ve Disney’in sadece film çekmeye karar verip kendine göre nedenlerle animasyon serisine devam etmeyeceği için. Animasyon dizisinin en büyük hayranı olan oğlum Sanat, hayal kırıklığı içinde bir sesle soruyor? “Neden devamını yapmıyorlar?” Kendisini şaşırtan bir cevap veriyorum: Her şeyin bir dönemi var. 1990’ların en önemli sivil toplum örgütlerinden biri KalDer (Kalite Derneği)’di; bir diğeri de MESAM (Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği) idi. Bugün değişen gündemle birlikte bu örgütlerin önemi görece azalmıştır. 1990’ların sonlarına doğru Mirc ve ICQ isimli internet iletişim sistemleri vardı; insanlar sabahlara kadar Mirc ve ICQ’dan yazışırlardı; bugün hatırlayanı bile yok. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış en başarılı dizi bence Süper Baba’ydı. Aile birliği, dayanışma, duru bir aşk öyküsü üzerine kurulu bu sıcak dizi de bir gün geldi bitti. Türkiye’de internete bağlanan ilk 100 kişiden biriyim; internetle birlikte büyüdüm. Bu konuda Türkiye’nin en önde gelen uzmanı olmam gerekir; alakası yok. Şimdiki gençlerden danışmanlık almasam internette hiçbir şey yapamam. Her şey değişiyor; varlığını sürdürebilenler ise sadece değişimle birlikte değişebilenler… İstanbul Amerikan Konsolosluğu’nu geçenlerde ziyaret ettiğimde yetkililer, konsolosluğun etkinliklerinin çok değiştiğini belirttiler. Eskiden kütüphane hizmetleri veren ve konferansları düzenleyen konsolosluk, artık hiçbir örgütsel yapısı olmayan internetçi gençlerle oteller yerine tren istasyonlarında inanılmaz başarılı etkinlikler düzenliyor. Uçak ve otobüs yolcu taşıma şirketleri artık bilet kesmiyor; cep telefonunuza biniş kartı gönderiyor. Ders kitapları yerine tabletler dağıtılıyor. Kitaplar yerine okuma cihazları var. McDonald’slar hamburger yerine kahve satıyor. Okullarda tek tip formalar yerine serbest kıyafetler giyiliyor. iPad ile birlikte geleneksel PC de devrini tamamladı.

Peki Star Wars Klon Savaşları bütün bu değişime artan bir kaliteyle ayak uydurmasına rağmen neden kaldırılıyor? Çünkü yaşlılık ve ölüm diye bir şey var; değişimle değişmek yetmiyor. Filmin yapımcısı Geogre Lucas 70 yaşında ve belki yorulduğu için sattı şirketi. Papa Benedict “yaşlandım” dedi, Papalığı bıraktı. Steve Jobs, ölüm, eskiyenleri ortadan kaldırırken yenilerine yer açar diyerek bu dünyadan ayrıldı. Diğer bir deyişle değişimle değişebilme kapasitemiz de sınırlı; iPhone’u bile yapsak, kalıcı olamıyoruz; dünyayı bile değiştirsek, sonunda ölüm bizim dünyamızı değiştiriyor ve yeni olana yer açıyor.