6.10.13

Kurtarabilirsiniz

Viyana’da yapılacak Organ Nakli Kongresi’ne gitmek üzere Sabiha Gökçen Havalimanı’na gittiğimde sakin bir Pazar günüydü. Kongre’ye küçük bir grup basın ekibi olarak gidecektik. Sabah gazetesi Ankara Bürosu’ndan Safure Cantürk ve Hürriyet gazetesi Ankara Bürosu’ndan Meltem Özgenç geziye katılacaklardı. Sabiha Gökçen’de Viyana uçağı için beklerken Ankara’dan bir telefon geldi. Ankara’dan Sabiha Gökçen uçağına binerken yer hostesi Safure Hanım’ın biletini alırken yanlışlıkla pasaportunu geri vermeyi unutmuştu. Pasaport Ankara’da kalmıştı ve Safure Hanım’ın pasaportsuz Viyana’ya gelmesi imkansızdı. Sorun değildi, THY’nin güvenli ellerinde olduğunu düşündüm. Ne var ki, aldığımız haberlere göre Safure Hanım bir basın mensubu olmasına rağmen türlü güçlükle karşılaştı ve THY görevlilerinin işi uzatan tavırları karşısında Ulaştırma Bakanlığı’ndan bir yetkiliyle görüşerek sorununu kısmen çözdü. Anadolu yakasındaki Sabiha Gökçen Hava Limanı’ndan Atatürk’e kendi cebinden ödediği taksi parasıyla ulaşıp yine uzun uzun dil döküp bir sonraki Viyana uçağına ücret ödemeden binebilmek için çok gayret etti. Gazeteci olması bile THY’nin kendi hatasını telafi etmesi için istekli olmasına yardım etmemişti.

Ertesi sabah, organ nakli konusunda 30 yıldır araştırma yapan ve çözümler sunan Novartis’in ev sahipliği yaptığı kongreye vardığımızda bize alışık olmadığımız bir kalem verdiler. Sonradan kalemin bir tablet kalemi olduğunu keşfettim. Kongre kitabı yerine herkese bir iPad verilmişti. Kalemler bu tabletleri kullanmak içindi. Kongre çantası, bildiri kitapları yerine tablet verildiğini görünce dünyanın nasıl değiştiğine ilginç bir örnekti. Basın toplantısında dünyada organ naklinin duayeni Prof. Roy Caln’in anlattığı küçük bir öykü dikkatimi çekti. 23 Eylül 1954’te Dr. Roy’un bir hocası organ nakli için “It can’t be done (yapılamaz)” demişti. Bu sözü duyunca günümüzde ne kadar çok imkansız denilen şeyin yapılabildiğini ve imkansız olduğunu düşündüğümüz birçok şeyin yapılabileceğini keşfedebileceğimizi düşündüm. Basın toplantısının ardından organ nakli konusunda Türkiye’nin önder isimlerinden, değerli Prof. Dr. Aydın Türkmen ile baş başa sohbet etme fırsatımız oldu. Türkiye’de 60 bin diyaliz hastası olduğunu bu insanların böbrek nakli beklediklerini belirtti. Organ nakli için çocukluğumda, ölecek olursam “organ naklini kabul ediyorum” diye bir kart çıkartmıştım. Ancak bu kartın yeterli olmadığını öğrendim. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra her halükarda organ bağışı için ailenin onayı gerekiyormuş. Bu anlamda bu işe karar verirseniz, (ölümünüzden sonra vücudunuzla hayır yapmanız için iyi bir şey olduğunu düşünüyorum)sağlıklı olduğunuz sırada bu kararınızı ailenizle paylaşın. Türkiye’de çoğunluğu trafik kazalarında beyin ölümü gerçekleşen, organ nakli için uygun ortalama sayısı 1200 olan hastadan sadece dörtte birinin ailesi organ nakline izin veriyormuş. Vücutta 2 böbrek olduğu için bu insanların hepsinin organları bağışlansa 2400 kişiyi diyaliz makinesinden kurtarılabilir. Kronik böbrek yetmezliğine doğru götüren en büyük iki nedenden biri yüksek tansiyon, diğeri de diyabet (şeker hastalığı) olduğunu öğrendim. Her ikisi de sağlıklı (daha az şeker ve tuz içeren) bir diyet ve sporla önüne geçilebilecek hastalıklar. Türkiye’de dünya ortalamasının üstünde tuz tüketiliyor. Tatlıyı çok seviyoruz ve spor yapmak için televizyon izliyoruz.

İkinci kez bulunduğum Viyana’nın bir sanat ve tasarım cenneti olduğunu söyleyebilirim. Swarovski’nin merkezinin bulunduğu bu şehirde otele doğru yürürken yolun ortasında uzak doğulu bir kadın sanatçı piyano çalıyordu. Dünyanın dört bir tarafında sokak çalgıcıları, keman, gitar, mızıka gibi taşınabilir ve hafif çalgılar çalarken piyano çalınması şaşırtıcıydı. İşte dedim, klasik müziğin başkenti Viyana’ya da bu yakışır diye düşündüm. Türkiye’nin medarı iftiharı, dünyanın en büyük hava yollarının yemek hizmetlerini sağlayan Turkish Do&Co’nun merkezi Viyana’da. Ama buradaki restoranlarında “helal” et servisi yapılmamasına şaşırdım. Viyana’ya giderseniz Freud’un evine, Freud Müzesi’ne de gidip dünyanın en ünlü psikologunun bastığı merdivenlere basmayı ihmal etmeyin.

Hiç yorum yok: