31.10.10

Kendi Everestinize Tırmanın

"Herkes Everest'e tırmanamayabilir ama herkesin tırmanabileceği bir Everest'i vardır. Marifet bu Everest'i bulmak ve bu Everest'e tırmanmak için kendi en iyimizi ortaya koymaktır."

Nasuh Mahruki’nin son kitabının başlığı “Kendi Everestinize Tırmanın.” Everest’e tırmanan ilk Müslüman ve Türk Dağcı olan Nasuh Mahruki’nin yaşamı insanlara hizmet etmekle geçmiştir. Kendisi deyim yerindeyse dünyada tırmanılmadık dağ bırakmamıştır. Nasuh Mahruki’nin kurucusu olduğu Arama Kurtarma Derneği (AKUT) yıllardan beri dağda ya da enkaz altında kalan binlerce insanı kurtarmıştır. Nasuh Mahruki ve arkadaşları aksiyon filmlerinde gördüğümüz gibi insanlardır. Bir farkla onların hayatı film değil, gerçektir. Doğu Anadolu’da karın kapattığı bir köy yolunda kar motosikletiyle doğum yapmak üzere olan bir kadını hastaneye yetiştiren bir AKUT gönüllüsüdür. Ünlü bir politikacı ya da sıradan insanlar dağda kaybolduğunda ilk harekete geçenler yine AKUT gönüllüleridir. Bütün bunları niye anlatıyorsun diye sorarsanız, Kendi Everestinize Tırmanın kitabını yazan Nasuh Mahruki’nin sözlerinin çok sağlam temellere dayandığını söylemek istiyorum. Kişisel gelişim kitaplarının yazarlarının ve konuşmacılarının birçoğu hayatları boyunca ciddi hiçbir şey yapmamışlardır. Ne ciddi bir tehlikeyle yüzleşmişler, ne çok önemli kararlar almışlar, ne de çok büyük başarılara imza atmışlardır. Birçoğu yaşadığı ülkenin bile dışına çıkmamıştır, ama başka insanlara yol göstermektedir.

Nasuh Mahruki, yıllardan beri kişisel gelişim seminerleri de vermektedir. Ama kitap yazmak başka bir şeydir. Bence Nasuh Mahruki bu kitabıyla kişisel gelişim alanına profesyonel bir giriş yapmıştır. Kendi Everestinize Tırmanın başlıklı kitabın içeriğinde yılların dağcılık, keşif ve kurtarma tecrübesi bulunmaktadır. 376 sayfalık kitabı bir çırpıda okudum. Kitabın sayfalarında Nasuh Mahruki ile dağlara tırmandım; buzul çatlaklarına düştüm; Gölcük depreminde bir çocuğu kurtarmaya çalıştım, Antartika’ya gittim, üşüdüm, halüsinasyonlar gördüm, sıcak evime döndüm. Bütün bunlardan Nasuh Mahruki’nin yardımıyla 64 tane ders çıkardım. Onun yardımıyla bulduğum ilk ders “Hayatın İçinde Kendi Yerimi Aramak” oldu. Bir insan olarak bu dünyaya nasıl katkıda bulunabilirim? İyi ve ahlaklı bir insan olarak kendimi nasıl geliştirebilir ve nasıl hizmet edebilirim?

Nasuh Mahruki’nin bence rehberlik ettiği en önemli derslerden bir tanesi de “İçimdeki en iyi beni aramak” oldu. Nasuh Mahruki içimizdeki en iyi beni bulmanın aslında içimizdeki en iyi beni inşa etmek olduğunu söylüyor. Abraham Maslow’a referansla yapabileceğimizden daha azını yaparsak, bu yaşamın sonunda mutsuz olacağımız belirtiyor.

Kendi adıma kitabın en beğendiğim bölümleri risk yönetimiyle ilgili olan bölümler oldu. Dağlarda ya da kurtarma operasyonlarında riske hazırlanmış, riskle karşılaşmış ve riski yönetmiş sanırım dünyada Nasuh Mahruki’den daha deneyimli çok az insan vardır. Hayatımızın ve kariyerimizin her anının hesaplanabilir ve hesaplanamaz risklerle dolu olduğunu düşünürsek risk yönetmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Nasuh Mahruki’nin birinci sınıf yaşanmış örneklerle açıkladığı risk yönetimi kitabın bence en özel bölümlerinden.

Kitabın içindeki 64 dersin her biri, her hafta okullarda bir ders saatinde tartışılacak olsa öğrenciler harika bir odaklanma yaşardı diye düşünüyorum. Toplumumuzda Nasuh Mahruki gibi özü sözü bir, dürüst ve çalışkan, problem çözen, yardım eden insanlara ihtiyacımız var. Teşekkürler Nasuh. İyi ki varsın.

10.10.10

Harikulade Bir Başarı Öyküsü: Lokman Ayva

“Kalp gözünün körleşmesi, fiziksel gözün körleşmesinden daha tehlikelidir. Ölümün en güzel yanı, sonunda hepimizi eşitleyecek olmasıdır.”

Engellilerle ilgili bir yazı yazmaya hazırlanırken Lokman Ayva’nın özgeçmişini de araştırdım ve belki bazılarınızın bildiği harikulade bir başarı öyküsüyle karşılaştım. Bir başka yazıda Türkiye’de engellilerin sorunlarını ve diğer insanların onlara bakış açısını yazacağım.

1966 Yılında Konya’nın Başköy kasabasında doğan Lokman Ayva 11 yaşında geçirdiği menenjit hastalığı sonucu görme yeteneğini kaybetti. Eğitimine bu sebepten dolayı 5 yıl ara vermek mecburiyetinde kaldı. Lokman’ın babası bir devlet kurumunda odacılık yaparken, şef, ziraat mühendisi gibi elemanlar daireye gelirken oğlunu başkalarından hep saklardı. Böyle bir psikolojide yetişen Lokman, yabancı kişilerle de konuşurken hep kekelerdi. Yaz aylarında açılan bir okuma-yazma kursuna katıldı ve Braille (kabartma) yazıyı orada öğrendikten sonra 1982 yılında Ankara Körler Ortaokuluna başladı ve 1985 yılında bu okuldan mezun oldu. Okula gelene kadar babası, Lokman’ın bir şeyler yapabileceğine pek inanmazdı. Babası, Körler Ortaokulunun kör müdür yardımcısını ve bir İngilizce öğretmenini görünce oğlunun da bir İngilizce öğretmeni olmasını gönülden arzu etti ve bundan böyle daha büyük bir şevkle çocuğunu okutmak istedi. Lokman, hem fizikî bakımdan, hem de ailesinin maddî yetersizliklerinden ötürü çok zorlanmasına rağmen büyük bir azimle eğitime devam etti. Ailesi, yol parası bulamadığı için, çoğu kez komşuların yardımına da ihtiyaç duyardı.

Lokman, Körler ortaokulunda özgüvenini iyice geliştirdi. Öğretmenlerin kendi hayatlarından bahsetmeleri, onu derinden etkiledi. Bir gün rehberlik servisine gittiğinde, heyecandan yine kekeledi. Rehber öğretmenleri, bunun üzerine “madem zorlanıyorsun o hâlde bu problemin üstüne gidelim” dediler. Bunun üzerine tiyatroda çalıştı. Olumsuz psikolojisini yıktı ve kör olduktan sonra hiç tatmadığı başarma duygusunu orada tatmaya başladı. Lokman Ayva, okul yıllarını hatırladığında bir başarı öyküsü hiç unutamaz: “Orta birde fen bilgisinde 10 kişi 2 aldı, bir ben 5 aldım. Öğretmenimiz, herkese çay ısmarladı ve ‘Lokman’ın çayı 2 şekerli olsun’ dedi. Bu benim gerçekten çok hoşuma gitmişti. Bu duygular, benim okulu birincilikle bitirmeme sebep olmuştur”. Lokman, kazandığı bu özgüvenle çok azimli çalıştı ve sadece ortaokulda değil, lise ve üniversitede başarılı oldu. 1988’ de Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi’ni tamamladıktan sonra aynı yıl içinde Boğaziçi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümüne kaydını yaptırdı ve 1993 yılında mezun oldu. 1993-1996 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Bölümünde ayrıca Yüksek Lisans yaptı. Aradan uzun geçen yıllar sonra şimdi de yine Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

Lokman Ayva, üniversite eğitimi ile birlikte çeşitli şekillerde iş hayatını da sürdürdü. Ancak, kendisi örgütlü kör hareketinin içerisinde yönetici konumlarda bulunmak ve özürlülerin sosyal sorunlarıyla ilgilenmekle ün yapmıştır.

Sıkıntı içerisinde yaşayan özürlü insanlarımızın yaşadığı problemleri en aza indirgemek isteyen ve onlara müreffeh bir hayat sunma yönünde çaba sarf eden Lokman Ayva, başkanlığını yaptığı Beyaz Ay Derneği bünyesinde engelli insanlarımızın sahip oldukları engelli psikolojilerini yıkarak, normal bir insan gibi hayata adaptasyonları noktasında yoğun çalışmalar sarf etmiştir. Bir mülakatta, “sosyal ve fiziksel sistemler, belirli bir insan tipine göre ayarlanmış. İşte bu bakış açısını değiştirmek için, ya sistem içinde olacaksınız ya da açıyı genişleteceksiniz. Bizler de sistem içinde olamayacağımıza göre açıyı genişletmemiz lâzım” diyen Lokman Ayva bu uğurda çok çaba sarf etmiş ve toplumun özürlülere daha hoşgörülü bakması yönünde bilimsel, sosyal ve siyasî faaliyetlerde bulunmuştur. 3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte Türk siyasî tarihinde ilk defa görme engelli bir kişi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girme şansını elde etmiştir. Milletvekili olduktan sonra TBMM’de yapılacak törende ‘yemin metnini’ nasıl okuyacağını Meclis Genel Sekreterliği’ni soran Lokman Ayva’ya, “Şimdiye kadar hiç böyle bir ihtiyaç olmamıştı. Maalesef öyle bir metin elimizde yok” cevabını aldı. İyi bir hafızaya sahip olan Lokman Ayva, buna rağmen kabartma bir metin hazırlatılmasını talep eder ve yemin töreninde de kabartma metninden yeminini okudu.