21.8.11

Nedenler ve Amaçlar (20 Ağustos 2011)

“Yeni ve büyük bir şey yapmak için bir amaç bulmak, yaşanılan sorunların neden olduğunu analiz etmekten çok daha işlevsel.”

Özellikle kanser gibi büyük ve mücadelesi zor hastalıkların neden olduğuna ilişkin tıbbi teorilerin yanında psikolojik teoriler de bulunuyor. Yıllar önce dinlediğim bir tanesi bana oldukça mantıklı gelmişti. İnsanlar, yaşamlarında birilerini affetmiyorlar; affetmemenin getirdiği olumsuz enerji onların vücutlarında kanser gibi terminal bir hastalığın başlamasına yol açıyordu. Bildiğim tüm kanser vakalarının hemen hepsinde böyle bir affetmeme hikayesi olduğunu hatırlayınca acaba gerçekten olabilir mi, diye sormuştum kendime. Fakat geçtiğimiz aylarda bir tür şifacıyla tanıştım ve alternatif yaklaşımlara açık bir insan olarak bu konuyu ona da sordum. O ise bu hastalıkların bunlarla hiçbir ilgisinin olmadığını söyledi. Sonra da çok daha ilgi çekici bir teori paylaştı. Büyük ya da küçük hastalıklar, insan yaşamında ters giden bir şeylerin habercisidir ve bir tür değişim çağrısıdır. Kişinin yaşamında sürdürdüğü her ne ise bunlardan bazılarının değişmesi gerekir. Bu teoriyi aktaran kişi, büyük hastalıklarda çıkış yolunun bir amaca sahip olmak olduğunu belirtti. Kanser isimli hastalığı yenebilen, hastalandıktan sonra uzun süre yaşayabilen ve büyük başarılara imza atabilen çok az kişi var. Ancak bunların ortak özelliği, ilerisi için büyük amaçlara sahip olmak.

Bunlardan en ünlüsü mucizevi bir spor başarısı gösteren Lance Armstrong. Yaşama Çevrilen Pedal isimli kitabında hayat öyküsü anlatılan bu sporcu kansere yakalandıktan sonra dünyanın en zorlu ve en uzun süreli yarışlarını kazanmıştır. 1996 yılında testislerindeki kanser, akciğerlerine ve beynine yayılmasına rağmen Lance Armstrong 1999 yılından sonra 3600 kilometrelik, en sağlıklı sporcuların bile tamamlayamadığı ve hatta kalp krizi geçirerek öldüğü Fransa Bisiklet Turunu üst üste 7 kez kazanmıştır. Lance Armstrong, hayat öyküsünde anlatıldığına göre kanser hastalığına yakalanmadan önce spor etiği çok az olan, başarı için her şeyi yapmaya hazır, oldukça bencil ve kendine odaklı yaşayan bir insandır. Bu tarzı ona büyük başarılar getirmediği gibi insanların da ondan kaçmasına yol açmıştır. Kanser olmasıyla birlikte, yaşamında ilk defa alturistik (başkalarını düşünen) bir amaca sahip olmuştur. Lance Armstrong bu hastalığa yakalanınca, başka kanser hastalarına örnek olmak için hastalığı yenmek, bisiklet sporunu kansere karşı bir umut haline getirmek ve bu hastalıkla ilgili araştırmalar için fon toplamak istemiştir. Hastalığa kadar kendisi için yaşamış bu insanın, birden başkaları için yaşamaya başlaması gerçekten büyük bir değişim örneğidir.

Stanford hapishane deneyiyle ünlü psikoloji profesörü Philip Zimbardo ve araştırma ortağı John Boyd, Time Paradox isimli kitaplarında özelikle gelecek odaklı yaşayan insanların, diğerlerine kıyasla planlı ve başarılı olduğunu aynı zamanda daha çok yardım edebildiğini söylüyor. Düzgün duran bir ipi arka ucundan iterseniz ip büzüşür. İp önemli ölçüde zamanı temsil eder ve ipin arka kısmına erişip onu çekip düzeltebilmek mümkün değildir; çünkü yaşanan her ne ise geçmişte kalmıştır. Yapabileceğimiz tek şey, ipi diğer ucundan, gelecekte duran ucundan çekip düzeltebilmektir. Bu örnekten hareketle, geçmişi analiz etmekten ziyade (bu yararsız bir çaba demiyorum), gelecekte ne yapılacağına bakmak, nedenleri bırakıp amaçlara odaklanmak gerek. Neden hastalandığınızı, neden yaşamınızda büyük sorunlar yaşadığınızı bilemem; ama gelecek için büyük amaçlar (kendi kişisel alanımızı aşan amaçlar) edindiğimizde, sorunlarımız ya da hastalıklarımız birer değişim fırsatına dönüşürler. Allah rahmet eylesin, hocam Erkunt Tamer söylemişti: Umut yaşamın yakıtıdır. Ancak umut, kendinizi geniş toplumsal kitlelere adadığınızda roket yakıtına dönüşür. Allah tüm hastalara şifa, tüm büyük sorun yaşayanlara bir açılım fırsatı versin

18.8.11

İstediğini değiştir (11 Ağustos 2011)

“Yaşlanmak değişmek değildir; değişmek kendimiz olmaktır.”

Yaklaşık bir yıldır Today’s Zaman gazetesine pazar günleri İngilizce yazılar yazıyorum. Bu yazıların çoğunluğu kitap incelemeleri ve özetleri. Özelikle son dönem kitapları hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler ve hangi kitabı çevirelim sorusunu soran yayıncılar için güzel bir kaynak. Normal şartlar altında Today’s Zaman’a yazdığım yazılarla Zaman’a yazdığım yazıların bir ilgisi yok. Ama bu hafta Today’s Zaman’da ele aldığım kitabın içeriği oldukça yararlı. “Change Anything-İstediğini Değiştir” beş yazarın - Kerry Patterson, Joseph Grenny, David Maxfield, Ron McMillan, Al Switzler- kaleme aldığı bir kişisel gelişim kitabı. Yazarlar yaşamlarında kişisel mücadelelerini kazanan ve gerçek değişimler yaratan insanların yaşamlarını inceleyerek beş temel değişim ilkesi belirlemişler: Nefret ettiğini sev, Yapamadığı yap, Suç ortaklarını iyi arkadaşlarla değiştir, ekonomiyi tersine çevir, çevreni düzenle.

Kişisel değişimle ilgili en önemli konu belki de nefret ettiklerimizi sevmek. Pastayı çok seven ve ondan mahrum kalmaktan nefret eden biri asla kilo veremez. “Yaşasın, az kalori alıyorum”, “Yaşasın sağlıklı besleniyorum” demeye başlayan birinin kilo verme imkanı daha fazladır. Çok fazla gündeme gelmese de, birçoğumuz alışveriş yaparken kendine hakim olamıyor, gerekli gereksiz ne varsa alıyor. Satın alma bir mutluluğa ulaşma biçimine dönüşmüş. Eğer satın almamayı ve para harcamamayı sevmeye başlarsak, alışveriş tutumunu almayış-vermeyişe döndürebiliriz. “Yaşasın ders çalışıyorum,” ”yaşasın spor yapıyorum,” “yaşasın ciğerlerim çok temiz” ifadeleriyle kafamızı programlayabilirsek hayatı kolaylaştırabiliriz.

Change Anything kitabının bence en önemli maddesi, Suç Ortaklarını İyi Arkadaşlarla Değiştir önerisi. Mangal yapmaya bayılan, yemek için dünyanın öbür ucuna gitmeye hazır olan arkadaşlarım var. Change Anything isimli kitap bu gibi arkadaşları “suç ortağı” olarak niteliyor. Bu bahsettiklerim en masum olanları… Sigara içmek, boş boş gezinmek, kağıt ya da okey gibi oyunları sürekli oynamak veya birlikte kafa çekmek gibi konularda suç ortaklığı yapanlar tabi çok daha sorunlu. Yazarlar, suç ortaklarını iyi arkadaşlarla değiştirmek gerekli diyor. Okulda okuyorsanız ve ders çalışmak istiyorsanız, çalışkanlarla arkadaş olmalısınız. Kilo vermek istiyorsanız, yemekle arası çok olmayanlarla arkadaş olmalısınız. Kendinizi geliştirmek istiyorsanız, kişisel gelişimi kendine bir yaşam tarzı olarak seçmiş olanlarla takılmalısınız.

Ekonomiyi tersine çevirme ilkesi de çok hoş. İnternette Cübbeli Ahmet Hoca’nın oldukça eğlenceli bir videosu var. Diyor ki, “Cennete gitmek bedava, cehenneme gitmek pahalı”. Cehennem için alkol, sigara, gece hayatı için tonla para harcamak gerekir diyor, ama namaz kılmak, oruç tutmak para istemiyor. Yazarların ekonomiyi tersine çevirme ilkesi şöyle yorumlanabilir. Bugün boş oturmak bedavadır; ama yüksek akademik başarının getirisi çok daha fazladır. Kötü beslenmek bugün bize hoş gelir; ama uzun vadede aşırı kilo ve kolestrol sonucu oluşacak hastalıkların tedavisi oldukça bize hem nahoş hem de masraflı gelir. Onun için geleceğe iyi yatırımlar yapmalıyız.

Yazarların son ilkesi, çevreyi düzenlemek. Evinizde televizyon olursa televizyon izlersiniz, evinize yüksek kalorili gıdalar alırsanız onları tüketirsiniz. Eğer değiştirmek istediklerinizi çevrenizden çıkarırsanız, onlar sizi kontrol etmez. Harvard Üniversitesi’nde katıldığım psikoloji programında aktarılan bir araştırmada ofislerinde atıştırmalık tutmayanların kiloların daha kolay kontrol altında tuttukları ortaya çıkmış.