7.8.09

Tünel Bakış Açısı

İnsan psikolojisi oldukça ilginç çalışıyor. Özellikle çocuklar ve gençler bazen yaşadıkları küçük dünyayı büyük dünya zannediyorlar. Örneğin, bir genç kendisini yetersiz hissediyor. Çevresindekiler de verdikleri olumsuz geribildirimlerle gencin bu düşüncesini destekliyorlar. Aslında söz konusu genç sıradan performansın biraz üstünde performansa sahip. Ama bunu fark edecek durumu yok.

Bir tüneli içinden, dünya ne kadar görünürse o kadar görünüyor. Yeterince ışık ve hava yok.

Bazen de iki kardeş arasındaki sorunlar da aynı şeye yol açıyor. Altlı üstlü ranzada kalan iki kardeş, birbirleriyle iyi de geçinebilirler; kötü de. Hepimiz birbirimize benzemek zorunda değiliz. Ama farklılıklarımız da bir geçimsizlik kaynağı olmak zorunda değil. Öyle olduğunda da bu dünyanın çok küçük bir parçası.

Bazen bir spor turnuvası, bu turnuvadaki insanlar için hayatın en önemli noktası oluyor. Bir satranç turnuvasında, bir anne maça girerken şöyle sesleniyor: "Bu maçı kaybedersen eve giremezsin." Halbuki sayısız çocuk var ki, hayatlarında bir satranç taşına bile dokunmamış. Ya da sayısız turnuva yapılıyor. Birinde başarılı olamazsan bir başkasında başarılı olabilirsin.

Üniversite öğrencileri de bazen tünel bakış açısına kilitleniyorlar. Okulda işler iyi gitmiyor; aileleriyle işler iyi gitmiyor; sosyal yaşamlarında işler iyi gitmiyor. Aslında birkaç küçük değişiklik ve çabayla iyi de gidebilir ama onlar tünel bakış açısına kilitlenmiş şekilde başka hiçbir şeye bakamıyorlar.

Bir lise öğrencisi hormonlarının etkisiyle bir genç kıza ya da genç erkeğe aşık oluyor. Bir şekilde arkadaşlık etmeye de başlarsa bu ilişkideki tüm sorunlar, dünyanın en büyük sorunlarına dönüşüyor. O kadar ki, bu gençler, başka hiçbir şeyi düşünemiyor. Afrika'daki açlık, Ortadoğu'daki savaş, Türkiye'nin ekonomik sorunları ya da yaşamın bin bir türlü güzel yüzü, güzel bir şiir ya da güzel bir şarkı veya güzel bir yemeğin lezzeti, sahip olduklarımızın güzellikleri veya değişik fırsatlar gündeme giremiyor.

Tünel nedir? Tünel, bazen bir dağın içinden geçer ve bir kestirmedir. Eğer çok uzunsa ve biz çok yavaşsak diğer arabaların tozu, egzoz dumanı bize o tüneli yaşanmaz hale getirir. Bir yol bulup çıkmak da çok zor olabilir. Bazen bir tünel bacası bizi rahatlatır. Bazı tüneller de bir boru formundadır. İster bir dağın içinde olsun; ister boru formunda olsun tünelin dışında koca bir dünya vardır.

Bazı tüneller yılan gibi dolanır dururlar. Tünelin ucundaki ışık da görünmez yani. Tünel bir iki aydınlatma biriminin ışığıyla loş kalır. Böyle durumlarda insan, çok az ışık geldiği için dış dünyayı tamamen unutur. Onun için aklı başında insanlarla takılmak ve zaman geçirmek, tünel bakış açısının belki de en önemli panzehirlerinden biridir.

Dışarıda koca bir dünya var. Bizim küçücük dünyalarımızın kocaman zannettiğimiz minicik sorunları bize fark ettirmese de dışarıda koca bir dünya ve bu dünyanın sonsuz rengi ve lezzeti var.

Tünel bakış açısına kilitlenenlerdenseniz, ister bir baca açarak, ister bir kazmayla bu tüneli kırarak, isterse koşar adım tünelin sonuna varmak için koşarak harekete geçmek ve büyük dünyanın sonsuz ışığına ulaşmak gerek.

Hiç yorum yok: