1.8.07

Eşref Saati

Arzu, kardeşi Kemal’e doğum gününde sıra dışı bir hediye almak istiyordu. Fakat eşi benzeri olmayan bir hediye olmalıydı bu. Arkadaşı Pelin ile karşılaştıklarında Pelin çok mutluydu. “Biliyor musun” dedi Pelin, Alaçatı bugünlerde çok moda bir yer. Sabah okuduğum bir dergiye göre dünyanın en güzel kafeteryaları, kahvehaneleri Alaçatı’daymış. Oraya gitmek istedim. Keşke bir vesile olsa da orayı hem görebilsem, hem de dünyaya tanıtabilsem dedim. Türkiye’deki harika birçok şeyi tanıtamıyoruz. Ama başka uluslar, özellikle Amerikalılar çoğu zaman çok da ilginç olmayan şeyleri çok popüler hale getirebiliyorlar. Bugün patron, Çeşme ve Alaçatı bölgesindeki otellerle ilgili uluslar arası bir web sitesi geliştirme projesi verdi. İnanabiliyor musun? Düşündüm ve oldu.”Arzu “Pelincim, tam eşref saatindeymişsin.” dedi. Sonra “buldum” diye bir çığlık attı. “Kemal’e bir eşref saati alacağım.” Pelin ne olduğunu da anlamadan şaşkın gözlerle bakıyordu. “Eşref saati” satılmazdı ki! Arzu, Pelin’den ayrıldı ve bir saatçiye gitti. Büyük kadranlı bir kol saati sordu. Fiyatında anlaştıktan sonra saatçiye saatin camını açmasını rica etti. Kadranda “beş” için ayrılmış bölümdeki ince metal çubuğu kaldırdı ve oraya Rotring marka bir kalemle Eşref yazdı. Artık her gün saat beş olduğunda Eşref saati gelecekti.. Arzu’nun kardeşi Kemal’in doğum günü Cumartesi gününe denk gelmişti ve aile bu doğum günü kutlamasını Cumartesi sabah kahvaltıda yapmıştı. Ancak Arzu, Kemal’e doğum günü hediyesini vermedi ve “senin doğum günü hediyen eşref saatinde verilecek” dedi. Saat beş olunca, Kemal’e şöyle bir soru sordu: “Tek bir dilek dileme hakkın olsa ne dilerdin? Kendi isteklerinin olmasını mı, yoksa başka insanlara yardım edebilmeyi mi?” Kemal, ablasının ona sıra dışı bir hediye vermek üzere bir oyun kurduğunu anladı. Dur bir düşüneyim dedi. “Eğer kendi isteklerimin olmasını seçersem, mutsuz olurum.” dedi. “Alaaddin sihirli lambasından kendisini mutlu edecek şeyler istedikçe, başına hep problemler gelir. Ne zaman cini serbest bırakır; o zaman mutlu olur. Başkasına yardım edecek olursam, dostlarım artar, kendimi iyi ve mutlu hissederim. Evet, tek bir dilek hakkım olsa, başkalarına yardım edebilmeyi isterim.” dedi. İstediği cevabı duyan Arzu, arkasında sakladığı hediyeyi uzattı. Kemal paketi açtı ve saat beş itibariyle eşref saatini gösteren saati aldı. Arzu devam etti: Artık her gün, günde iki defa eşref saatin gelecek. Sabaha karşı ve akşam beşte, insanları yardım etmeyi iste ve onlara yardım etmek için bir şeyler yap. Dileklerin gerçek olacak.”

***

Kemal, kolundaki sıra dışı hediye ile sabaha karşı uyandı. Saat tam beşi, yani eşref saatini gösteriyordu. Kendini birilerine yardım etmekle sorumlu hissetti. Ama sabahın beşinde kime ne yardım edebilirdi ki? “Dua edebilirim” diye düşündü ve aç ve açıkta olanlara Allah’ın yardım etmesi için dua etti. Sonra bu yetersiz geldi. Yataktan kalktı ve geceden kalmış bulaşıkları yıkadı. Geceleyin misafir gelmişti ve bir sürü bulaşık çıkmıştı. Annesi kendini yorgun hissetmiş ve bulaşıkları yıkamadan yatmıştı. Böylece annesine yardım etmiş olduğunu düşündü. Sabahleyin annesi bulaşıkları yıkanmış olduğunu görünce, “Herhalde Arzu yıkadı, ben de bu zamanı poğaça yapmak için kullanayım” diye düşündü. Kemal sabah okula giderken annesi yeni yaptığı poğaçalardan bir torbaya bolca koyarak verdi. “Anne ama bunlar çok fazla hepsini yiyemem ki” dedi. Annesi ısrar edince okula yollandı. Durağa doğru yürürken evsiz bir adam gördü. Adam onu görünce, Kemal rahat yürüsün diye yol verdi. Böyle bir berduştan beklenmeyecek kadar ince bir davranıştı bu. Kemal, adamın özenli davranışı fark etti ve durdu. İşte yardım etmek için fırsat önünde duruyordu. Adama dönerek size biraz poğaça ikram edebilir miyim diyerek poğaça torbasından bir-iki tane kendine ayırarak gerisini adama uzattı. Adam parasını ödemeye teklif etti. Kemal “ama bu benim size hediyem” dedi. Adamcağız, Biliyor musun evladım, bu sabah keşke biraz ev poğaçası olsa da yesem diye içimden geçirmiştim dedi. Herhalde eşref saatindeymişim.” dedi. Kemal gülümsedi ve saatine baktı. “İkimiz de eşref saatindeymişiz amcacım” dedi. Okula gittiğinde bir kompozisyon yazması istendi ve yaşadığı bu öyküyü yazdı. Öğretmeni, tüm sınıfa yüksek sesle okuttuğu bu öyküye 10 üzerinden 10 verdi.

Hiç yorum yok: