10.2.13

Aşk Bitti

Kanun-i Sultan Süleyman, hangi kanunu yapsaydı, Osmanlı çökmezdi? Yavuz Sultan Selim, tonlarca ağırlığındaki toplarını Sina Çölü’nden hangi teknikle geçirdi? 1881’e kadar neden Osmanlı içinden bir Atatürk çıkmadı?

Değerli dostum Avram Aji’nin önerisiyle Elif Şafak’ın Aşk isimli romanını Ay Işığı isimli kitap kulübümüzün okuma gündemine aldık. Elif Şafak, Mevlana ile Şemsi Tebriz-i arasındaki ilişki üzerinden bir parça Mevleviliği, bir parça Allah yolundaki bu büyük dostluğu anlatmaya çalışıyor. Elif Şafak, romanında 21. yüzyılın başlarından evli bir Amerikalı kadın, Mevlana, Şems, Sultan Veled, Mevlana’nın eşi, oğlu, başka bir tarikatın şeyhi, bir sarhoş, bir fedai karakterini ve daha birçok karakter kullanıyor. Ne var ki, hepsinde aynı kişi konuşuyor: Elif Şafak. Dilde hiçbir değişim yok. Yani bir sarhoşun Mevlana kalitesinde konuşması ya da bir Amerikalı kadının Şemsi Tebriz-i ile aynı dili kullanması birazcık dikkatli okurlara tuhaf geliyor. Kitabın 22. sayfasında Amerikalı kadın kahramanımız ailesiyle yaptığı bir konuşmada kendisine daral geldiğini söylüyor. Elbette bu bir Türk yazarın kurgusu; ama yine de İngilizceden Türkçeye çevrilen bir metin olduğunu hayal etsek, hangi İngilizce ifadeyi “bana daral geldi” diye Türkçeye çevireceğiz? İlerleyen sayfalarda Elif Şafak, Mevlana’yı da büyük olasılıkla istemeden ve farkında olmadan alçaltıyor. Şemsi Tebriz-i, romanın öyküsünde daha önce Tarikat’ta çırak olan bir çocuğu test etmek için kullandığı bir soruyu, kitabın sonunda Mevlana’yı test etmek için kullanıyor. Açıkçası o bölümleri okuduğumda Elif Şafak’ın niyetinin temiz olduğuna inanmasam, Mevlana’ya hakaret etmeye çalışıyor diye düşünürdüm. Çünkü ilköğretim öğrencisine soracağınız bir soruyla, üstatların üstadı kabul edilen bir üniversite hocasını sınamazsınız. Yine de Elif Şafak’a yazdığı için, insanları değerli olanları hatırlamaya ve düşünmeye sürüklediği için teşekkür ederim.

Elif Şafak’ın Aşk’ını okurken elime İhsan Oktay Anar’ın Suskunlar’ını aldım ve bırakamadım. Ne var ki, İhsan Oktay Anar’ı neden daha önce okumadım / zaman ayırmadım diye sordum kendime. İhsan Oktay Anar’ın Suskunlar’ı, son (altıncı) romanı ve büyük olasılıkla ustalık eseri sayılabilecek bir romanı. Kendine özgü bir dil kullanımı / yaratımı, müthiş bir kurgu, müthiş ayrıntılar, yüzlerce iç içe geçmiş öykü ve müthiş bir roman. Ne anlatıyor? Aşk. Evet, o da Aşk’ı anlatıyor. Okuyalım mı? Hemen okuyalım. İhsan Oktay Anar, muhtemelen romancı olarak yaşayan en büyük romancılarımızdan bir tanesi. Son yıllarda okuduğum en orijinal, en zengin roman. Bir yazarın tüm kitaplarını çoğu zaman okumam ama gidip İhsan Oktay Anar’ın tüm kitaplarını aldım. İlk romanı Puslu Kıtalar atlasını da okudum 1992 yılında yayımlanmış. Didaktik olmaya hiç çalışmadan bir film izler gibi sizi olayların içine çeken yer yer kahkaha attıran; yer yer meraktan çatlatan çok ilginç bir kafa. Bilim, felsefe, din, Osmanlı yaşamı, tuhaf makineler hepsi bir arada; son derece iyi örülmüş ve bütün bu anlattıkları hiçbir yere ulaşmayacak diye umutsuzca sayfaları çevirirken sizi şaşırtacak kadar anlamlı bir yere götüren sıra dışı bir yazar. Eğer Suskunlar’ı ya da başka bir romanını okumak isterseniz; bir Cumartesi sabahı başlayın okuma hızınıza göre 24 ya da 48 saat içinde çok fazla ara vermeden bitirin. O kadar çok ayrıntı ve iç içe geçmiş öykü var ki, arada unutabiliyorsunuz.

Bu arada Elif Şafak’ın Aşk’ı doğrudan, İhsan Oktay Anar’ın Suskunlar’ı dolaylı olarak Mevlevilik hakkında. Mevlevilik hakkında bilgi sahibi olmak için hangisini okuyalım diye sorarsanız, doğrudan Mesnevi’yi okumanızı öneririm. Bir roman okumak isterseniz Suskunlar daha iyi bir tercih. Türkiye çok ilginç bir yer; insanlar Kur’an-ı Kerim’i okumak yerine Kur’an’ın şifresi diye bir kitabı, Mesnevi’yi okumak yerine Mevlana üzerine yazılan kitapları okuyorlar. İnsan gerçek bir elmasla mı ilgilenir, yoksa elmas görüntüsündeki bir plastik parçasıyla mı? Mübarek Ramazan ayına çok az kaldı. Daha önce tamamen ve parça parça Kuran-ı Kerim’in mealini okumuş olmama rağmen bu Ramazan’da her gün bir Kuran Mealinden ortalama 20 sayfa okuyacağım. 30 Ramazan’da 600 küsur sayfa bitiyor. (Mustafa İslamoğlu’nun meali en duru Türkçe’ye sahip bana göre). Müslüman Türkiye’de toplumun %70’ten fazlasının oruç tuttuğu söylense de Kuran-ı Kerim-in Türkçe Mealini okumuş çok az insan var. İftar sonrası, benim tatlım Kur’an sayfaları olacak. Arzu ederseniz siz de aileniz ve arkadaşlarınızla bana katılabilirsiniz.

08.08.2009

1 yorum:

doludizgin dedi ki...

Merak ettim Mustafa İslamoğlunun mealini okudunuz mu?Belki de yanlışlarını da bulmuşsunuzdur...