25.8.13

Gönüllü Ekonomisi

İşletme yönetiminde “Benchmarking” diye bir kavram vardır; Türkçeye “en iyi uygulamaları almak” olarak çevrilir. Bir firma, kendi sektöründe ya da başka bir sektördeki belirli bir konudaki en iyi uygulamayı öğrenir ve onu kendine örnek alır. Diyelim ki, bir otomobil fabrikası, satın alma uygulamaları açısından kendisinden çok daha başarılı bir uçak fabrikasını örnek alabilir. Sürekli iyileşme için çok işlevsel bir modeldir. Çok sık yurt dışında bulunduğumdan ben de yurt dışında gördüğüm güzel şeyleri, tabii olarak ülkemiz için istiyorum. Ülkemizdeki güzel hasletleri de, yabancı ülkeler için diliyorum.

Batılı ülkelerle kıyaslandığında biz de evsiz (homeless) sorunu neredeyse hiç yoktur. Tinerci çocukların bile sayısı, Batı ülkelerindeki evsizlerle mukayese olmaz. Üstelik Kanada’nın, ABD’nin ve Avrupa’nın gayretkeş ve üstün sosyal sistemleri bu evsiz meselesinin üstesinden şimdilik gelememiştir. Bu anlamda Türkiye, evsiz sayısı ve evsizlerin toplumla birlikte uyum içinde yaşaması açısından Batı ülkelerinden oldukça ileridedir.

Evsizlerin hepsi değilse bile, bir kısmı madde bağımlısı, bir kısmı da akıl sağlığında sorun olan insanlardır. Türkiye’de bir evsiz gördüğümüzde ona nasıl yardım ederiz diye bakarız. Yemek ısmarlarız; biz ısmarlamasak bir semt lokantası onlara yemek verir; eğer kıyafetleri yetersizse evden hemen üç beş giysi ayarlanır; berberler bedava tıraş yapar; Ramazan aylarında mutlaka iftar çadırlarında yemek yerler. Biz de mahallenin delisi formunda evsiz varsa sahiplenilir. Bu sahiplenme de son derece doğal bir şekilde olur. Bir dernek ya da devlet kurumu vesilesiyle değil; toplumda aileler ve bireyler kendiliğinden bu insanlara karınca kararınca yardım ederler.

Batıda ise bir evsiz görünce, başlarına bir şey gelebilir diye insanlar yollarını değiştirirler. Bu ülkelerde evsiz sorunu, ailelerle değil daha çok kurumlarla çözülmeye çalışılır. Evsiz barınakları, evsiz yemekhaneleri, evsizlerin duş alabileceği yerler var. Maddi sorunları çözülmeye çalışılsa da evsizlerin şefkat gördüklerini söylemek çok mümkün değil. Çünkü tüm ilgi kurumsal. Bireysel şefkat, kurumsal ilgiden çok daha değerlidir. Bu evsiz sorunu çözümü konusunda batının bizden öğrenecekleri bir şeyler var; bazı sorunların çözümünde bireysel gönüllülük, organize gönüllükten daha etkili.

Ne var ki, Batı da organize gönüllülükte bizden çok ileride. Özellikle emekliler, 65 yaşından sonra gönüllü girdikleri organizasyonlarda toplumun yaşam kalitesini yükseltiyorlar. Hastanelerde yönlendirme yapıyorlar; havalimanlarında engellilerin tekerlekli sandalyelerini sürüyorlar; eğitim aldıktan sonra müzelerde tur rehberliği yapıyorlar; araba sürenler engellileri ya da hastaları evlerinden istedikleri yer götürüyorlar veya normalde devletin maaş vererek yaptıracağı bir sürü farklı toplumsal hizmeti gönüllü olarak yapıyorlar. Türkiye’de ise gönüllü faaliyetler büyük ölçüde 65 yaş altı aktif insanların sorumluluğunda. Bunda bir sorun yok ama, keşke deneyimli emeklilerimize de daha organize hizmet etme şansı veren bir sistemimiz olsaydı. Hem bu deneyimli emeklilerimizin yaşamlarına daha fazla anlam katmalarına hem de ekonomik bir değer üretmelerine fırsat verirdik.

Bu anlamda Batının evsiz sorununun çözümünde bizden öğrenecekleri olduğu gibi, emekli insanların organize gönüllülük faaliyetleriyle topluma katkısı açısından bizim de onlardan alacağımız sistemler var. Bir ekonomi sadece fabrikaların ya da hizmet endüstrisinin ürettikleriyle büyümez; gönüllü faaliyetlerin ürettiği katma değerle de büyür.

Hiç yorum yok: