8.11.10

"Mizacım Bu" Ne Yapayım?

"Kemancılar keman çalmalı, olgun insanlar olgun davranmalıdır. Değiştiremediğimiz tek şey geçmiş, değiştirebileceğimiz ilk şeyse kendimiziz."

En çok kızılacak şeylerden bir tanesi, yetişkinlerin başka insanların beğenmediği huyları için “mizacım, bu ne yapayım!” demeleridir. Her yere geç kalmayı adet haline getirenler, evlerini dağınık tutanlar, sır tutamayanlar, dinlemeden çok konuşanlar, çabuk öfkelenenler, hijyene dikkat etmeyenler, aşırı ölçüde başkalarını uyaranlar, başkalarının hayatına müdahale etmeyi alışkanlık haline getirenler, kararsızlar, her şeyden endişe edenler vardır. Belki bunlardan biri de siz de olabilirsiniz. İnsanın hem kendisine hem de başkalarına sıkıntı yaratan bir özelliği olabilir. Bunda bir sorun görmüyorum. Sorun olan insanın bu özelliği fazla sahiplenip sıkıntı yarattığı özelliğiyle ilgili ne yapayım mizacım bu demesidir. Bu korkunç mazeret ile kişi, olumsuzluk yaratan özelliğini değişmez bir nitelik olarak tanımlamaktadır.

Açıkçası bu kabul edilemez ve insanın tanımına da uygun olmayan bir yaklaşımdır. Elbette “Mizacım bu ne yapayım” sözüyle yaşayanlar kendi durumlarını çok normal kabul edeceklerdir. Eğer insan yaşadıkça olgunlaşıyorsa, kendi olumsuz özelliklerini değiştirebilmelidir. Eğer aldığımız eğitimle ya da geçen yıllarla birlikte, aynı berbat davranışlarımızı sürdürüyorsak hiç ilerlemiyoruz demektir. Kişisel olarak eğer ben aynı berbat davranışımı beş yıl sonra yapıyor olsaydım, biri de bana bunu söyleseydi; çok üzülür ve utanırdım. Çünkü taşlar bile zaman içinde havanın, rüzgarın ve suyun etkisiyle pürüzsüzleşiyorlar; diğer bir deyişle gelişip iyileşiyorlar. İnsanın zamanın ve çevrenin geri bildirimiyle değişmemesi, bir taştan bile geri olduğunu düşündürebilir.

Hayat, hepimizin daha iyi bir versiyonunu geliştirmemiz için bir süreçtir. Bir çocuk hata yaptıysa “çocuk” diyerek belirli ölçüde yaptığı hatayı çocukluğuna bağlayabiliriz. Dünyanın birçok yerindeki yasalar da zaten çocukların işlediği suçları bile ya bağışlamakta ya da çok daha hafifletilmiş suçlarla ele almaktadır. Aynı ceza indirimi yetişkinler için geçerli değildir. Çünkü yetişkinlerin doğru davranışları göstermesi beklenmektedir. Her yetişkinin ana sorumluluklarından biri kendi olumsuz davranışlarını bırakarak olumlu davranışlara geçmektir.

Davranış değiştirmekle ilgili en önemli süreçlerden biri, bizim kendimiz ve davranışlarımız hakkımızdaki düşüncelerimizdir. Eğer biz davranışlarımızın değiştirilemeyeceğini düşünüyorsak buna uygun olarak davranışlarımızı değiştiremeyiz. Davranışlarımızı değiştirebilmemiz için önce bizim bunların değişebileceğine inanmamız gerekir. Davranış değişikliğiyle ilgili yaptığım incelemeler de bulduğum ilginç bir bulgu, davranışın dışarıdan değil, içeriden değiştirilebildiğidir. Bazı kapıların dışarıdan anahtar deliği yoktur; bir tek içeriden açılabilir. Bunun anlamı, eşinizi, çocuğunuzu ya da arkadaşınızı değiştiremeyeceğinizdir. Onlar sadece kendileri isterse değişebilirler. Davranış değişikliği, din değiştirmek gibi bir şeydir. Nasıl ki insanlar, zorlamayla din değiştirmez sadece din değiştirmiş görünürlerse, zorlamayla da istenilen davranışı sergilerler; ama baskı olmadığında bildiklerini okurlar.

Dolayısıyla davranış değişikliğindeki birinci adım; “Mizacım bu” savunmasından vazgeçmek. Durumu ve durumun değiştirilebileceğini kabul etmektir. Bir yetişkin olduysak, 25, 30, 35, 40 ya da her kaç yaşta isek, bu yaşta bu davranışı sürdürmenin, bizim gibi akıllı ve olgun bir insana yakışmadığını kabul ederek bu davranışı değiştirmeye çalışmaktır. Kişisel gözlemlerimde “Mizacım bu” savunmasını yapan insanların kendilerini ayrıca “fevkalade akıllı” olarak tanımladıklarını da gördüm. Fevkalade akıllıysak, bu aklın gereğini yapmalıyız.

Hiç yorum yok: