18.10.06

Düzenli hayat için trenlere bakmak yeterli

Lisans öğrencisi bir genç kız olan Gökşen ile doktora öğrencisi Ercüment konuşuyor: "Ercüment abi, sana imreniyorum. Her zaman ne yapacağını biliyorsun, bir planın oluyor.

Nasıl yapıyorsun bunu? Benim hayatım karmakarışık, ne yapacağımı bilmiyorum. Bırak ertesi günü, akşam için bile bir planım yok çoğu zaman." "Gökşen, hayatını düzenlemek konusunda ilerleme sağlamak istersen, trenleri incelemeni öneririm." "Ercüment abi, trenin ne ilgisi var şimdi?"

"O kadar çok ki, trenin en büyük özelliği illa ki, bir hedefinin olmasıdır. Raylarda yolcu almaya hazır bir trenin nereye gideceği bellidir. Amacı, hedefi belli olmayan tren olmaz. Hedefi olmayan trenler, depoda bekler, yerinde sayar. İnsanlar da böyle. Hedefi yoksa öylece zaman geçirirler, yerlerinde sayarlar. Raylar, trenin hedefine ulaşırken takip edeceği izlerdir. Her insan kendi hedeflerine ulaşabileceği bir yol, bir iz geliştirmeli. Biliyor musun girişimcilik kurslarında, girişimcilere öncelikle iş planı yazdırırlar. 'Hedefin ne?' ve �Oraya hangi yoldan gideceksin?' sorularının cevaplarını belirginleştirirler. Trenlerin her zaman ulaşmayı öngördükleri bir son istasyon vardır. Bir de durdukları ara istasyonlar. Ben kendime ulaşmak için bir ana istasyon seçtim. Bu istasyona giderken de ulaşmam gereken ara hedeflerim var. Günlük, haftalık olarak sürekli o ara hedeflere ulaşıp ulaşmadığımı kontrol ediyorum. Tıpkı trenin her bir ara istasyondan geçerek varış istasyonuna yaklaşması gibi, ben de ara hedeflerime ulaşarak büyük hedefime yaklaşıyorum. Trenlerin çok çok önemli özelliklerinden biri de, bir programlarının olmasıdır. Yani ana hedefe hangi gün hangi saatte ulaşacakları bellidir; hangi ara istasyonda saat kaçta olacakları da bellidir. Hatta yolcular bilmese de, hangi istasyondan yakıt alacağı, su alacağı, erzak alacağı da bellidir. İnsanın da böyle bir programı olması, çok kritik. Birçok insan, kendi hedefleriyle ilgili zaman programı yapmıyor. Trenler, bazen gecikmeli gider; ama sonunda giderler. Gecikmeler de hiçbir zaman trenin toplam ulaşma süresinin üç katı değildir. Birçok örnekte gecikmeler yüzde 10'un altındadır. İnsanların da program yapanları, hedeflerine küçük gecikmelerle ulaşıyor.

Bir de planın varsa zamanı gelince gidersin. Trenin bir kuralı vardır. Yolcular zamanında gelse de gelmese de tren istasyondan zamanında kalkar. Günlük hayatta da böyle olmak lazım. Televizyon mu seyrediyorsun, arkadaşınla mı sohbet ediyorsun? Çalışmak için ayrılma vakti geldiyse gelmiştir. Bir de belirginlik harika bir şey, örneğin programın varsa ders çalışma işinin ne zaman biteceğini de bilirsin. Eğlenmenin de programı var. Ekspres trenler ve her istasyonda duran trenler var. Kimisi ana hedefine konsantre olur, ona tek bir adımda ulaşabileceğine inanıyorsa tek bir adımda gider. Kimisi de emin adımlarla, her ara istasyonda durarak ilerler. Bu biraz da kaynak, taşıma ve yol imkanlarıyla ilgili. Yani sen bin kilometreyi gidecek yakıtı depolayabiliyor musun ya da yol boyunca alabiliyor musun? Senin hızlı gitmene uygun yol yapısı var mı? Virajlı bir yolda çok hızlı gidemezsin çünkü. Hız sınırı var mı? Üniversiteyi bir yılda bitirmek istesen de, birçok örnek de üç yıldan önce bitmiyor.

Tren makinistinin en önemli görevlerinden biri ufkuna bakmaktır. Yaklaşan ya da yaklaştığı tehlikeleri görmektir. Bir trenin önüne insan çıkabilir, bir hayvan çıkabilir ya da bir araç çıkabilir. Bir köprü yıkılmış olabilir. Bir tünelin ucunda toprak kayması olmuş olabilir. Makinist bütün bunlara göre ya hızını yavaşlatacak, ya duracaktır. Her insan da hayatta ilerlerken, önüne bakmalı ve duruma göre gerekli kararları almalı."

03/04/2005

Hiç yorum yok: