27.10.12

Doğrular ve Yamulanlar

“Gerçekten zengin insanlar, parayla değil, yaptıkları iyilik ve hizmetler ile zengin olan insanlardır. Çünkü kazanılmış para yiter gider, ancak yapılmış iyilik ve hizmetler kefene girer.”

Bir dost meclisinde günümüzde yaşanmış bir durumu aktardılar. Aydan Bey, rekabet halinde olduğu Recai Bey’i belki 15 yıl boyunca elindeki tüm imkanlarla yok etmek, servetini ve gücünü heba etmek, toplum önünde küçük düşürmek için elinden geleni yapmış. Ne var ki hizmet üretmeye çalışan Recai Bey, sadece para ve güç kazanmaktan başka hiçbir gayesi olmayan Aydan Bey’in kurduğu bütün tuzaklardan kurtulmuş ve sonunda Aydan Bey’e açık bir şekilde üstün gelmiştir. Aydan Bey bir anlamda yenilgiyi kabul etmiş; ama içinde Recai Bey’e olan nefreti hiç bitmemiş. Sonunda çok güçlü ve zengin bir adam olan Recai beyin annesinin vefatında sayısız ziyaretçi olmuş. Ziyaretçilerin ağırlandığı büyük salonda oturacak yer kalmamış. Oturacak sandalye kalmadığı anda içeriye hala bir güçlü ve zengin adam olan Aydan Bey girmiş. Aydan bey salona girdiğinde kimse onunla ilgilenmemiş ve yer olmadığı için ellerini önüne bağlayıp suçlu bir çocuk gibi boynu bükük ayakta beklemiş. Sonradan gelenlere yer verildiği halde Aydan Bey’e yer verilmemiş. Bu hikayeyi dinlediğim de bir “ooh” çektim. Çevremdekiler benden gelen bu sese bir anlam veremediler ve sordular: “Melih hocam, bu “ooh” bir sevinme sesi midir? Yoksa bu oh bu bir üzüntü ifadesi midir?” “İkisi de değil, dedim. Bu “ooh” bir acıma ifadesidir.” Hala çok güçlü ve zengin bir adam olan Aydan Bey, bu taziye ziyaretinde geçmişte yaptığı hataların bedelini ödercesine yamulmuştur. Bütün varlığına ve gücüne karşı, o salonda pısırık bir memur gibi el pençe divan durmuştur. Halbuki Aydan Bey, içindeki kötülükleri yıllarca kusmak, türlü oyunlar peşinde koşmak yerine Recai Bey’e dahil, herkese elinden geldiğince iyilik yapsaydı, yamulup kalmazdı. Böyle insanlara “Allah hidayet versin” demekten başka bir şey elden gelmiyor ve belirtmeliyim ki para insanı adam yapmıyor.

Bununla birlikte parasız yaşam olmuyor. Herkes para kazanma derdinde. Ne var ki, para kazanmada zenginlik eşiği geçildiğinde ahlakla ilgili görünmez bir çizgi de geçiliyor. Parasızlığın kendine göre bir disiplini ve ahlakı vardır. Yokluk bir aileye ya da topluma her zaman eşit düşer, paylaşması kolaydır. Eğer yok sıfıra eşitse, sıfırın on kişiye de bin kişiye de bölündüğü zaman çıkan sayı yine sıfırdır. Herkesin bir tencere çorbayı paylaşmak durumunda olduğu yoksul bir evde bir adaletsizlik olduğu söylenebilir. Kardeşlerden biri en fazla bir-iki kaşık daha fazla çorba içebilir; ama kimse buna ses çıkarmaz. Ne var ki, para çoğaldığında yüz binlerce, milyonlarca dolar olduğunda paylaşma, kullanma, kullandırma sorunları başlar ve bunlarla başa çıkmak için sağlam bir ahlak, ayarı doğru bir terazi ya da diğer ifadeyle bunları kapsayan hidayet gerekir.

Para insanın davranışını ve kararlarını etkilememelidir. Eğer para ve güç insanın davranışlarını, insanın aldığı kararları etkiliyorsa sonunda yazının başlığında belirtildiği gibi insanlar yamulurlar. Ömrümüzün hiçbir döneminde “yamulup kalmamanın yolu” doğruluktan, iyi bir insan olmaktan, paylaşmaktan, hizmet etmekten, böbürlenmemekten, ezmemekten, aç gözlü olmamaktan geçer. İlkelerle yaşayanlar, ilkeleri ne kadar doğru ise, ne kadar berrak ve düz ise, onlar da o kadar doğru olurlar. Ancak para için, çıkarlar için şekilden şekle girenler, her türlü oyun ve sahtekarlığı yapanlar, gün gelir yamulup kalırlar. İster çalışan olalım ister patron olalım hiç saygı duymayacağımız başka bir patrona kendisine yalakalık yapanları tutuyor, yükseltiyor, imkan sağlıyor diye sürekli ayakkabısının altını yalarsak sonunda ilkesiz ve mutsuz bir insan olarak, koca bir hayatı boşa harcamış ezik insanlar olarak ölürüz. Gerçek özgürlük, parayla değil, doğru ve dürüst bir insan olarak elde edilir.

Hiç yorum yok: