2.10.12

İstanbullu Olmak

Not: Bu yazı Melih Arat'ın 13 Ağustos 2005 tarihli yazısıdır.

İstanbullu, otobüse, minibüse, gemiye binerken yanından kitabını, gazetesini eksik etmez. Mutlaka okuyacak bir şeyi vardır.
İstanbullu söz verdiyse sözünü tutar. Randevusuna on dakika önce varacak şekilde yola çıkar.
İstanbullu otomobilini park edeceği zaman, başkasının park etmek üzere olduğu yere atlamaz. Fırsatçı değildir.
İstanbullu kibardır; insanlara “beyefendi”, “hanımefendi” diye hitap eder.
İstanbullu yaşadığı şehri tanımaya çalışır. Her hafta sonu bir kasrı, bir sarayı gezmeye çalışır.
İstanbullu yürümeyi sever. Haftada bir gün Yıldız Parkı, Beykoz Korusu gibi korularda temiz hava alır.
İstanbullu çöpleri yerlere atmaz. Çöp kutusu buluncaya kadar çöpünü çantasında taşır.
İstanbullu saygılıdır; kuyruk varsa kuyruğa girer, sırasını bekler. Arkadaşlarıyla sohbet ederken bağıra çağıra konuşmaz; başkalarını rahatsız edecek şekilde gülmez, acayip hareketler yapmaz.
İstanbullu güzel görünür. Birbiriyle uyumlu olan giysileri giymeye özen gösterir. Sakal bırakmıyorsa, her gün sakal tıraşı olur. Temiz bir gömlek giyer. Hanımlarda kendilerine göre uyumlu ve temiz kıyafetler giyerler.
İstanbullu temizdir. Güzel kokar. Her gün sabah evden çıkmadan mutlaka duş alır. İç çamaşırlarını hem hasta olmamak için, hem de kötü kokmamaları için her gün değiştirir.
İstanbullu kültürel olaylara ilgi gösterir. Sinemaya, konsere, tiyatroya, baleye, operaya gider. Her hafta bu etkinliklerden en az birine gitmeye çalışır.
İstanbullu, İstanbul’daki Devlet Tiyatro Sahnelerinin, Büyük Şehir Belediye Tiyatrolarının aylık programlarını takip eder. Değişik oyunları izlemek için İstanbul’un değişik yerlerini keşfetmiştir.
İstanbullu, dünya tarihini tanımaya çalışır. Müzeleri gezer. Koç Müzesi, Modern Sanat Müzesi, Resim Heykel Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Kara Harp Müzesi gibi İstanbul’daki onlarca müzeyi her yıl birkaç defa gezer.
İstanbullu, yaşadığı şehrin tarihini öğrenmeyi sever. İstanbul’u ve İstanbul’daki belli bölgeleri anlatan “İstanbul Gezi Rehberi” gibi kitapları okur. Ayasofya ne zaman yapılmış; Sultanahmet Camiini Mimar Sinan mı yapmış, Beyaz Ruslar Beyoğlu’nu işgal etmiş mi bilir.
İstanbullu kendini geliştirmeyi sever. Resim kursuna, bağlama çalma kursuna, diksiyon kursuna, hızlı okuma kursuna, yazarlık kursuna ve yüzlerce değişik kurstan birkaçına her yıl gitmeye ve kendini geliştirmeye çalışır. Kursları araştırdıkça bunların bazılarının bedava ya da çok ucuz olduğunu öğrenir.
İstanbullu sporcudur. Haftada en az bir gün sabah yürüyüş yapar, koşar, bisiklete biner, yüzmeye gider.
İstanbullu müziğin her türlüsünü dinler ve öğrenmeye çalışır. Klasik müzik, özgün müzik, pop, Türk Sanat Müziği, etnik müzik ve caz müziklerini fırsat buldukça dinler. Farklı farklı radyo kanallarını dinler ve kendini farklı müzik türleri ve zevkleri konusunda eğitir.
İstanbullu ölçülüdür. Yemek yerken dikkat eder; çok yemek yemez. Bir buçuk porsiyon söylemez. Bir porsiyon söyler. Alışveriş yaparken kendinden geçmez. Planladığını alır.
İstanbullu her ay bir kitapçı gezer. Yeni çıkan kitapları takip eder. Satın almasa, okumasa bile hangi yazarlar ne yapmış takip eder.
İstanbullu hafta içi bir akşam ücretsiz bir seminere, konferansa gitmeye çalışır. Kendisi için yeni bir konuda bilgi edinmeyi fırsat bilir.
İstanbullu her ay vizyondaki filmlerden birini sinemada, dvd’de, vcd’de izlemeye çalışır. Böylece hemen herkesle konuşacak bir şeyi vardır.
İstanbullu en az lise mezunudur. Bazısı açıktan bitirmiştir liseyi. Bazısı zamanında devam ederek bitirmiştir.
İstanbul’da yaşamak, sizi İstanbullu yapmaz. Yaptıklarınız sizi İstanbullu yapar. Yukarıdaki etkinlikleri yaparken İstanbul sokaklarında buluşmak üzere.

Hiç yorum yok: